Bu yazımızda, Singapur Merkez Bankası’nın organize ettiği ve üç geleneksel kurumun merkeziyetsiz finans platformları üzerinden gerçekleştirdikleri bir deneyin hikayesini anlatacağız.

Merkeziyetsiz finansın gelişmesi ve geniş kitlelere yayılması için önünde iki temel yol var. Birincisi, DeFi ürünlerinin hızla gelişmekte olan Web3 dünyası (oyunlar, sosyal medya, DAO’lar gibi) ile birlikte büyümesi.

İkincisi ise, içinde bulunduğumuz klasik dünyanın aktörlerinin DeFi’yi kendi oyun alanına çekmesi. Bir başka deyişle, klasik dünyadaki varlıkların Web3 dünyasında kullanılması. Bu ikincisi, ilkine göre oldukça zahmetli ve gerek bireysel gerekse de kurumsal oyuncular açısından yavaş yavaş gelişen bir süreç. Neden?

Klasik dünyanın bireysel aktörleri, alışık olmadıkları bu dünyaya adım atmaktan korkuyorlar. Bu konuda temel bilgi kaynakları olarak kullanılan ana akım medyada ise geçmişten gelen bir şüpheci söylem egemen. Bilinçaltındaki bu söylemi, kripto alanında yaşanan olaylardan çıkardığı korku hikayeleri ile soslandırarak servis eden ana akım medya, bireylerin tedirginliğine adeta çanak tutuyor.

Kurumsal aktörler ise bu alandaki potansiyelin farkında ancak hem kanuni düzenlemelerin tam oturmaması hem de teknik olarak konuya tam hakim olamamaları nedeniyle genelde bekle-gör politikası izliyorlar. Özellikle, müşterini-tanı, kara para aklama ve terör finansmanı ile mücadele konusundaki mevcut düzenlemeleri bu dünyaya nasıl uygulayacaklarını tam olarak kestiremiyorlar.

Yine de her geçen gün, klasik dünyadan kurumsal bir aktörün bu alanda yaptığı deneylere şahit oluyoruz. Örneğin, bu alanda Avrupa Yatırım Bankası’nın Ethereum üzerinden çıkardığı 100 milyon Euroluk bono ihracını ve Goldman Sachs’in repo/ters-repo işlemleri için JPMorgan’a ait bir Ethereum klonuna katılmasını farklı yazılarda anlatmıştık. Sonrasında ise Societe Generale’nin kendi çıkarttığı bonolarını ve Huntingdon Bankası’nın kredi portföyünü teminat göstererek merkeziyetsiz kredi platformu olan MakerDAO’ya kredi tahsis başvurusu yapmalarını da yazılarımıza eklemiştik.

Şimdi de bu alanda belki de en gelişmiş deney olan JPMorgan’ın da içinde bulunduğu birkaç kurumun Singapur Merkez Bankası gözetiminde açık bir blokzincir olan Polygon üzerinde gerçekleştirdiği ilk canlı merkeziyetsiz kurumsal fonlama işlemine değineceğiz.

Neydi tam olarak işlem? Aktörler kimdi?

Merkeziyetsiz alanda ortaya çıkan yenilikleri anlamak ve test etmek kamusal otoriteler açısından oldukça zahmetli bir görev. İşte Singapur Merkez Bankası, bu alanda öncülük yaparak, Mayıs 2022 tarihinde Project Guardian isimli bir pilot proje açıkladı.

Projenin amacı, farklı finansal kurumları bir araya getirerek kurulan bir ‘oyun alanı’ (ingilizcesi ‘Sandbox’) ile özellikle fiziki varlıkların token haline getirilerek DeFi’de kullanımının test edilmesi.

sandbox
Image by tookapic from Pixabay

Banka, projenin ilk pilot uygulamasında ise yanına JPMorgan’ın blokzincir uygulamalarını yürüten Onyx, Singapur’un en büyük bankası DBS, Japonya’nın önde gelen gruplarından SBI Holding’e ait olan SBI Digital Asset Holdings aldı.

Proje kapsamında iki önemli deney yapıldı. Birinci deneyde, token haline getirilmiş Singapur Doları, Singapur Devlet Tahvili, Japon Yeni ve Japon devlet tahvillerinden oluşan likidite havuzları kuruldu. Bankalar ve isteyen kullanıcılar, bu havuzlarda hem döviz hem de bono alım-satım işlemleri gerçekleştirdiler.

İkinci deneyde ise yukarıdaki havuzlardan Singapur Doları olan yerine JPMorgan tarafından oluşturulan Singapur Doları bazlı mevduat tokenleri ile Japon Yeni yerine ise SBI tarafından oluşturulan Japon Yeni bazlı mevduat tokenleri kullanıldı.

Neden önemli? Blokzincir nasıl kullanıldı?

Proje, token haline getirilmiş finansal varlıkların farklı para birimleri üzerinden alım-satımına olanak veriyor. Bu, arada herhangi bir aracı olmadan kamuya açık bir blokzincir üzerinde gerçekleştirilen canlı bir örnek olması nedeniyle önemli. Katılımcılar, blokzincir üzerindeki akıllı kontratlar sayesinde bu varlıkların alım-satımını ve hesaplaşmalarını saniyeler içinde gerçekleştirebiliyorlar. Bu sayede, bankalar arası takas ve mahsuplaşma sırasında oluşan masraflardan ve tezgah-üstü pazarlarda (ingilizcesi OTC) işlem yapmak için gerekli olan mali ve operasyonel yükümlülükten kurtuluyorlar.

İşlemleri gerçekleştirebilmek için önemli birkaç DeFi protokolü ve akıllı kontratların kullanıldığını da hemen belirtelim. Hangi DeFi protokolleri kullanılmış projede?

Birincisi altyapı olarak kullanılan Polygon. Son zamanlarda gerçekleştirdiği kurumsal işbirlikleri (Starbucks, Reddit, Instagram gibi) ön plana çıkan Polygon, Ethereum uyumlu olması ve göreceli ucuzluğu nedeniyle tercih edilmiş.

İkinci olarak, pek çok DeFi ürününde gördüğümüz, müşterilerin alım-satım yaparken kullanacakları bir havuz sistemi oluşturulmuş. Burada ise, daha önce bu satırlarda bahsettiğimiz Aave’nin kurumsal firmalar için hazırladığı Aave Arc havuz sistemi kopyalanmış. Projenin blokzincir tarafını üstlenen JPMorgan, Aave Arc akıllı kontratı üzerinde birkaç değişiklik (faiz ve kur oranları konusunda) yaparak güncellenmiş bir akıllı kontrat oluşturmuş bu işlem için.

Üçüncü olarak kendisinde bulunan müşteri hesaplarının teminat gösterildiği Singapur Dolarına çıpalanmış JSGD isimli bir stabil para oluşturmuş JPMorgan. Bunu da Polygon üzerinde bir akıllı kontrat ile gerçekleştirmişler.

Sonuncu önemli konu ise özellikle kurumlar için vazgeçilmez olan müşterini-tanı prosedürü. Burada web3 konsorsiyumu tarafından oluşturulan ‘doğrulanabilir kimlikler’ (ingilizcesi Verifiable Credentials kısaca VC’ler). Aslına bakarsanız, yukarıda bahsettiğimiz Aave Arc, kurumsalların müşterini-tanı ihtiyaçlarını bu havuzları kullanacak olan herkesin önceden belirlenmesi (ingilizcede White List kısaca WL) yöntemi ile yapıyor. VC’ler ise White List’e göre kişinin risk limiti gibi ihtiyaçlara daha uygun kişiselleştirilmiş çözümler sunabiliyor. JPMorgan bu VC’leri bir akıllı kontrat üzerine taşıyıp doğrulamasını yaparak, kişi ya da kurumların bu kimlikleri tüm DeFi protokollerinde kullanabilmelerine olanak sağlıyor. Böylece her bir protokol için ayrı ayrı White List içine dahil olmanıza gerek kalmıyor.

Açık kalan konular

Proje, içinde daha önce denenmemiş pek çok yenilik barındıran ilginç bir deney olmuş. Pilot sonrası yapılan değerlendirmelerde bu tip deneylerin daha büyük ölçekte yaygınlaşabilmesi için çıkarılacak dersler de sıralanmış.

Katılımcılara göre öncelikle yasal düzenlemelerin netlik kazanması gerekiyor. Burada özellikle müşterini-tanı ve kara para aklanması, kripto varlıkların kullanılması ve saklanması, hesaplaşma mekanizmaları, blokzincir üzerindeki mahsuplaşmaların yapılması ve tüm bunların hukuki ve muhasebesel olarak nasıl düzenleneceği konusunda daha alınacak çok yol var.

Bunun yanında, eğer kamuya açık blokzincirler seçilecekse kullanılacak DeFi protokollerinin olgunlaşması da gerekiyor. Örneğin, uygulanacak akıllı kontratlar konusunda belli standartlar getirilmesi ve hacklenmeye karşı önceden denetim yapılması şart. Kurumların içinde kimlerin yetkilendirileceği ve kişilerin kurum varlıklarına erişiminin kısıtlanması gibi konularda doğrulanabilir kimliklerin nasıl kullanılacağının da kurallara bağlanması gerekiyor.

Sonuç

DeFi, kişi ve kurumların herhangi bir aracıya ihtiyaç duymadan rahatça birbirleri ile işlem yapabilecekleri bir altyapı olabilme potansiyeli taşıyor. Yapılan uzun ön hazırlık sonucu ana sahneye çıkması henüz 2020 yılı başlarında oldu. Her ne kadar şu aralar genelde yaşanan sorunlar ile gündeme gelse de, DeFi’nin bu kadar zamanda düşe kalka gösterdiği gelişim oldukça etkileyici. DeFi protokollerinin, olgunlaştıkları noktada gerek maliyet tasarrufu gerekse ortaya koyabildiği yeni ürünler ile varlıkların daha verimli değerlendirilebilmesini sağlayacağını söylemek mümkün.

Bundan beş yıl kadar önce finans kurumları tarafından blokzincir üzerinde gerçekleştirilen projelerde genelde özel (kamuya kapalı) blokzincirler kullanılırdı. Bu tip deneylerin bir sonuca varmadığı ve tasarımdan öteye gidemediği görüldü. Bu kez, geçmişten farklı olarak halka açık ve standartları genel kabul görmüş bir blokzincir kullanılıyor. Elbette bu deney katılımcıların kimler olduğunun önceden belirlenmesi nedeniyle tam bir açık blokzincir işlemi olarak adlandırılamayabilir. Yine de, bu tip deneyler, açık blokzincirlerin yavaş yavaş kamusal otoriteler tarafından kabul gördüğünü göstermesi açısından önemli.

Singapur Merkez Bankası’nın bu alanı anlamak için yaptığı çalışmalar ve oluşturduğu ortam kamu otoritelerinin bu alandaki yenilikleri nasıl destekleyebileceği konusunda güzel bir örnek oluşturuyor. Yaptıkları hamleler yakından izlemeye değer. Kamu otoritelerinin, engelleyici ve kısıtlayıcı olmak yerine bu tip deneylere uygun ortam hazırlaması, uzun vadede girişimleri ve kapitali kendilerine çekebilmelerinin en akılcı yolu gibi görünüyor.


Not 1: Bu yazı ilk olarak 28 Kasım 2022’de Coindesk Türkiye‘de yayınlandı

Not 2: Tüm yazılara Yazılar sekmesinden ulaşabilirsiniz

Genel not: Bu ve diğer yazılarımızın hiçbiri yatırım tavsiyesi değildir. Özellikle DeFi yani merkeziyetsiz finans sektörünün denetime tabi olmamasından dolayı klasik piyasalara göre çok daha riskli olabileceğini göz önünde bulundurun.