Bu haftaki yazımızda, UST ve Luna’nın başına gelenlerin ardından bir ‘son-durum incelemesi’ (post-mortem) yapmaya çalışıyoruz.

Geçtiğimiz haftaki yazımızda, stabil paralardan başlayarak UST’nin hikayesine değinmiş, son olarak da merkeziyetsizliğin önemini vurgulamıştık. Bu yazımızda ise aradan geçen bir hafta içinde yaşananlara bakarak DeFi’nin geleceğine dönük ne gibi dersler çıkarabiliriz konusunu ele alacağız.

Nerede kalmıştık?

Önceki yazımızı hazırladığımız sırada Terra sistemi, stabil parası olan UST’yi bir ABD Dolarına çıpalama çabası içinde 80 cent seviyelerinde debeleniyor idi. Sonrasında UST oldukça kısa bir süre içinde hızla 10 cent’e kadar indi. Bununla birlikte Terra sisteminin parası olan LUNA ise %99.99 değer kaybederek, virgülden sonraki sıfırları artık sayamayacağımız kadar atomik değerlere düştü.

puff
Image by Ciarán Ó Muirgheasa from Pixabay

Bu hazin son sonrası, gerek uzun zamandır bu sisteme inanarak yatırım yapmış gerekse hızlı düşüşün bir çıkışı olduğunu düşünerek son demlerde alıma geçmiş pek çok kişi ciddi kayıplar yaşadı. Bu konuda şahsen oldukça üzgün olduğumu belirtmeliyim.

Olanlardan nasıl sonuçlar çıkarabiliriz?

Kayıpları yerine getirmeyecek olsa da, yaşananlardan bazı dersler çıkarılması halinde kripto dünyasının bu krizden daha güçlü çıkabileceğine inanıyorum. Gelin bu dersler neler olabilir hızlıca bir göz atalım:

DeFi henüz yeni doğmakta olan bir alan, teori ile pratik birbirine uymayabiliyor

DeFi’nin riskli bir alan olduğu hep konuşulur, bizim yazılarımızda da sıkça yer alır. Bu uyarıları, yazarın ‘kendini sağlama almak’ için eklediğini düşünmeyin lütfen. DeFi gibi yeni filizlenmeye başlayan bir alanda, deneysel olarak ortaya çıkan projeler ile ilgili ne kadar senaryo çalışması yaparsanız yapın, pratik hayat önünüze aklınıza hiç gelmeyecek bambaşka engeller çıkarabiliyor.

DeFi alanının en saygın isimlerinden olan Delphi Digital, geçtiğimiz günlerde yayınladığı öz eleştiride teoride güzel bir proje olan Terra konusunda nerede hata yapıldığını çok net olarak anlatmış:

2021 yılı başlarında tanıştıkları Terra ekosisteminin, ‘algoritmik stabil paralara entegre olmuş, gerçek dünya adaptasyonuna odaklanmış ve göreceli ölçeklenebilir bir blokzincir olma’ tezini çok ilgi çekici bulmuşlar. Sonrasında Terra üzerinde Mart ayında faaliyete başlayan kredi protokolü Anchor’un sunduğu yüksek faizin UST’nin geniş kesimlerce adaptasyonu tezine müthiş uyumlu olduğunu düşünmüşler. O zamanlarda DeFi’de getiriler genelde %100’ler seviyesinde olduğu için Anchor’un verdiği %20’lik faiz onlara gayet makul görünmüş.

Teoride oldukça mantıklı. Gelelim sonrasında neler olduğuna: 2022 yılı başlarında DeFi’de getiriler hızla düşerken, Anchor’un bu oranı sürdürmesi Terra üzerinde ciddi bir fon toplanmasına neden oldu. Verilen yüksek faiz sonucu oluşan açık başlangıçta Anchor rezervlerinden karşılanırken, sonrasında bu mümkün olmadı.

Hızlı büyüme nedeniyle oluşan kırılganlık, özellikle piyasanın kötü olduğu dönemlerde ölümcül hale gelebiliyor. Bunu önlemek için Terra tarafından alınan önlem ‘rezervlere BTC atalım’ oldu. Kağıt üzerinde oldukça makul görünen bu önlemin, piyasanın kötü dönemlerinde kullanıldığında BTC’nin fiyatını daha da düşürerek aslında hiç de göründüğü kadar yeterli olmadığı görüldü.

Riskin dereceleri önemli

Bir diğer sık görülen durum ise ‘göreceli risk algısında’. Ne kastediyoruz bundan? DeFi dünyası ürünlerinin riskli olduğunu bilen bir kesim var ve bu kesim buna göre portföy çeşitlendirmesi yapıyor. Bunu yaparken, parasının bir kısmını yüksek getiri-yüksek risk ürünlere koyarken, kalan kısmını daha az riskli ürünlerde değerlendiriyor.

Klasik finansta bu daha az riskli ya da risksiz olarak adlandırılan ürünler, devlet bonoları ya da bildiğimiz nakit tutma şeklinde görülüyor. DeFi dünyasının kimi aktörleri de, UST’yi adı üzerinde ABD Dolarına çıpalandığı için, ‘risksiz’ bir para olarak değerlendirdi. Kazın ayağının öyle olmadığı, son olaylarda acı bir şekilde tecrübe edilmiş oldu.

Fanatizmin yeri ve zamanı var

Her fikir ya da proje, özellikle başlangıç aşamasında fanatik bir topluluğa ihtiyaç duyar. Fanatikler, projenin eksik ve gediklerine rağmen onu diri tutar ve olgunlaşma öncesinde projenin düştüğü zamanlarda ayağa kalkmasına yardımcı olurlar.

Öte yandan aynı fanatiklik proje olgunlaştıkça toksik bir hale de gelebiliyor. Terra sistemi topluluğunda da son zamanlarda buna benzer hareketler görülmeye başlanmıştı. Topluluk üyeleri (başta kurucu Do Kwon olmak üzere) sisteme yapılan eleştirileri, aptallıkla suçlayacak kadar saldırgan bir hale gelmişlerdi.

Yapılan eleştirilerin dikkate alınmaması, projelerin içerdiği risklerin tam olarak anlaşılmasına engel oluyor. Eğer gerekli tartışmalar yapılsa ve bu riskler tartışılsaydı belki de kamuoyunda farkındalık artacak ve gerekli geliştirmeleri yapmaları için proje sahipler üzerinde baskı yaratılabilecekti.

Bu fanatiklik ya da ‘üstten görme’ durumu sadece projeyi kuranlarda değil yatırımcılarda da görülebiliyor. ABD’nin en ünlü dijital finansal servis ve yatırım yönetim şirketi olan Galaxy Digital‘in kurucusu Mike Novogratz bunun en ibret verici örneklerinden. Luna’ya olan desteğini göstermek için Ocak 2022’de koluna bu temada bir dövme yaptıran Novogratz, son yaşananlar sonrası verdiği demeçte ‘yaptırdığım dövme, yatırımcılığın alçakgönüllülük gerektirdiğini bana sürekli hatırlatacak’ yorumunda bulundu. Hepimizin kulağına küpe olmasında fayda var.

Tweet

Şeffaflık, DeFi’nin olmazsa olmazı

Önceki yazımızda bahsettiğimiz bir konuyu tekrar hatırlatmakta fayda var: DeFi’nin kuruluşundaki temel prensiplerden bir tanesi şeffaflık.

Neden bu kadar önemli şeffaflık? Merkeziyetsiz sistemlerde, herhangi bir denetim mekanizması yok. Piyasadaki pek çok ürünün kurucu ekipleri bile belli değil. O zaman nasıl güveneceğiz bu ürünlere? Şeffaflık sayesinde.

Nasıl bir şeffaflık bu? Ürünlerin hepsinin yazılım kodlarının açık olması. Yapılan tüm işlemlerin blokzincir üzerine kaydedilmesi. Büyüdükçe yavaş yavaş merkeziyetsizleşen girişimlerin kamuoyuna açıkladıkları bir yol haritalarının bulunması. Girişimi yönlendirecek stratejik kararların, herkese açık oylamalar ile topluluk tarafından alınması. İşte ancak bu maddeler sayesinde DeFi’ye güven sağlanabiliyor.

Son yaşanan UST/Terra kazasında ise DeFi’nin bu temel prensibinden uzaklaşıldığını gördük. Özellikle sistemin kendini korumak için kenara koyduğu milyarlarca dolarlık BTC’nin akıbeti uzun bir süre bilinemedi. Eğer bu para, blokzincir üzerinde işlem görseydi hepimiz nasıl kullanıldığını rahatça takip edebilirdik. Terra ekibi ise böyle bir hareket yerine parayı merkezi borsalara aktardı. Olayların başladığı 7 Mayıs’tan tam 10 gün sonra 16 Mayıs’ta açıklama yaparak kasada bulunan 80,000 BTC’yi sattığını açıkladı. DeFi açısından affedilemez bir hata bu. Güveni kaybetmenin daha hızlı bir yolu olamazdı herhalde.

Bu bir yol kazası

Son günlerde yakın çevremdeki pek çok kişiden ‘bu olay DeFi’yi çok yaraladı’ şeklinde yorumlar duyuyorum. Şahsen bu konuda genel oluşan havanın aksine bir görüşteyim. 

Elbette yaşananlar DeFi’nin büyümesi sırasında şimdiye kadar tecrübe edilen en büyük kriz. Aynı şekilde bu krizin DeFi’nin geniş kesimlerce adaptasyonunu geciktireceğini de kabul etmeli.

Yine de yaşananlar, bize DeFi’nin temel prensiplerinden sapıldığı noktada neler olabileceğini göstermesi açısından güzel bir örnek oldu. UST’deki hızlı yükseliş, piyasaya Justin Sun gibi tartışmalı karakterlerin getirdiği USDD gibi başka stabil paraların da girmesine neden olmuştu. Eğer bu olay birkaç ay sonra gerçekleşse, yüksek ihtimalle, UST ile birlikte USDD ya da klonu başka stabil paralara yatırılmış milyarlarca doların da yok olduğunu görecektik. Bu açıdan ‘zararın neresinden dönülse kardır’ gibi de düşünülebilir (ve kabul, bu oldukça iyimser bir bakış açısı).

Sonuç

UST’nin ABD Doları çıpasını kaybetmesi ve Luna’nın sıfıra inmesi ile sonuçlanan DeFi’nin şimdiye kadar yaşadığı bu en büyük kriz, şiddetini kaybetmiş olsa da bundan sonra da artçı sarsıntıların devam etmesi olası. DeFi dünyası, bu olanlardan gerekli dersleri çıkardı mı? Bundan sonra daha şeffaf, eleştiriye daha açık, belki daha ihtiyatlı bir büyüme içine girecek mi? Benim görüşüm, büyük protokollerin gerekli dersleri çıkardığı yönünde. Bundan sonra da böyle krizler olmaya mutlaka devam edecek. Umudumuz, küçük yatırımcıların bu tip krizleri olabildiğince hasarsız bir şekilde atlatabilmesi. Hep birlikte yaşayarak göreceğiz.


Not 1: Bu yazı ilk olarak 20 Mayıs 2022’de BTCHaber.com‘da yayınlandı

Not 2: Tüm yazılara Yazılar sekmesinden ulaşabilirsiniz

Genel not: Bu ve diğer yazılarımızın hiçbiri yatırım tavsiyesi değildir. Özellikle DeFi yani merkeziyetsiz finans sektörünün denetime tabi olmamasından dolayı klasik piyasalara göre çok daha riskli olabileceğini göz önünde bulundurun.