Bitcoin ne tam olarak?
Önceki yazılarımızda dijital dünyada son yaşanan gelişmelere farklı bir prespektiften bakmış ve bu gelişmelerin temelinde yer alan Blockchain teknojosine göz atarak bu dünyaya hızlı bir giriş yapmıştık.
- Dijitalleşen dünyaya yeni gelen Web 3.0 dalgasının geçmişini ve nasıl bir etki yaratacağını “Geceleri uykunuzu ne kaçırıyor?” yazımızda
- Dijitalleşen dünyadaki bu yeni dalganın alt yapısını oluşturan Blockchain teknolojisinin detayını ise “Sahi nedir bu Blockchain Allah aşkına?” yazımızda bulabilirsinz.
Konu ile ilgili bir parça okuduysanız, Blockchain teknojojisi üzerine kurulan onlarca hatta yüzlerce KriptoPara olduğunu göreceksiniz. Ancak herkesin dilinde Bitcoin var. (Baksanıza geçtiğimiz yıl “Dolar”dan daha fazla aranmış Google Türkiye’de):
Aslında bu normal. Çünkü Bitcoin diğerlerinden farklı - bir nevi bu işin Altın Standardı. Neden? Anlatalım.
–
Bitcoin’in kritik püf noktası: “Mutabakat Mekanizması”
Geçmiş yazılarımızdan da hatırlayacağınız gibi, kripto (şifreleme) teknolojisi 1970’lerden beri süregelen araştırmalar sayesinde hatırı sayılır bir olgunluğa erişmişti. Sonrasında 2008 yılında Satoshi Nakamoto denen kişi(ler), bu kripto teknolojisini kullanarak dünyanın farklı yerlerinde bulunan (adem-i merkezi yapıdaki) makineleri kendi aralarında olabilecek “güven” sorununu en aza indirecek bir “mutabakat mekanizması” aracılığıyla birleştirdi. Bu da, merkezi yapıya olan ihtiyacı ortadan kaldıran bir devrim yarattı.
Bu mutabakat mekanizması dünyanın dört bir yanına dağılmış birbirini tanımayan makineler tarafından yapılıyordu. Neden? Çünkü, farklı yerlerde olan makineleri fiziksel olarak kontrol altına almak imkansız.
Yine hatırlarsak, “mutabakat mekanizması”, taraflar arasında yapılan işlemlerinin makineler tarafından onaylanması idi. Bu basitçe şöyle gerçekleşiyor: İki taraf arasında yapılan işlem, bir makine tarafından “kayda geçiriliyor” ve anında diğer makinelere haber gönderiliyor. Bu şekilde, yapılan bütün işlemler yaklaşık 10 dakikada bir toplanıp tek bir paket haline getiriliyor. Makineler bu paketin doğru olduğunda anlaşırsa, tekrar çalışmaya ve yeni bir sonraki paketi oluşturmaya başlıyorlar.
Makineler arasında uyumsuzluk genelde olmuyor yani birbirleri ile anlaşıyorlar (istisnalar olabiliyor, sonraki yazılarımızda bahsedeceğiz, şimdilik kafamızı karıştırmayalım). Olması durumunda ise çoğunluğun kabul ettiği sonuç ile ilerliyor sistem. Yani makinelerin %51’i ne isterse o oluyor.
Peki, dünyanın dört bir yanına dağılmış makineler neden bu sisteme bağlansınlar? Sonuçta makineler elektrik ile çalışıyor. Karşılığı olmadan gönüllü yapılan hareketler ancak insanlar tarafından, o da ya kişisel gönüllülük ya da ideolojik amaç uğruna yapılıyor.
Üstelik bir sorun daha var. Diyelim makineleri topladık ve bir ağ kurduk. Makineler bu ağa güçleri kadar katkı yapıyorlar. Ya birisi çok güçlü bir makine geliştirir, ya da binlerce makinelik bir ağ kurar, ve bu sistemin %51’ini ele geçirirse?
Makinelere “mutabakat mekanizması”nı çalıştırmaları için bir ödül vermek lazım yoksa çalışmayı bırakırlar, bu da bir kişi ya da gücün sistemin %51’ini ele geçirmesine neden olabilir.
–
Ve karşınızda Bitcoin!
İşte geldik Bitcoin’e! Efendim, Blockchain sisteminde yükü çeken makinelerin bu yaptıkları işlemleri kayıt etme, daha sonra da teyid etme işlemi sonucu aldıkları ödüle (ya da lotarya) Bitcoin deniyor.
Neden lotarya deniyor? Zira, bu on dakikada bir yapılan teyit işlemi aslında çok zor bir bulmaca. Bir nevi Sudoku oyunu gibi düşünün. Sistem bu soruyu soruyor, binlerce makine de bu bulmacayı çözmeye çalışıyor. Bulmacanın bir çözümü var - bir makine çözüyor ve sonucu diğerlerine bildiriyor. Yine aynı Sudoku’daki olduğu gibi çözmesi zor ancak başarıldığında çözümün doğru olduğu anında görünebiliyor. Yani diğer makineler çözümü görüyor, mutabık kalıyor ve yeni paket üzerinde çalışmaya başlıyor.
Şimdi diyeceksiniz neden bu kadar zor bir bulmaca var? Çünkü sistemi kuranlar, bu bulmacanın basitçe çözülmesini istemiyorlar. Makinelerin bunu çözerken ciddi bir elektrik harcaması yapmasını özellikle istiyorlar. Ki böylece, yukarıda bahsettiğimiz sistemin %51’ini ele geçirmek inanılmaz pahalı bir hale gelsin.
“Bitcoin çok enerji harcıyor “ söylemlerini de duymuşsunuzdur muhakkak. Doğru - çok enerji harcıyor. Ama sistemi dışarıdan gelecek tehlikelere karşı tutmak için ödenen bir bedel bu. Şu anki Bitcoin değeri on binlerce makinenin çalışmasında kullanılan enerji maliyetini karşılamaya yetiyor. Eğer bir gün Bitcoin fiyatları düşerse makineler de çalışmayı bırakabilir ve sistem bir noktada kendi dengesini bulur.
Ha bu arada bu 10 dakikada bir mutabakat yapma iyi de teknoloji gelişiyor, makineler artık daha güçlü. Onun da çözümünü bulmuşlar, eğer bir bulmaca 10 dakikadan önce çözülürse, bir sonraki bulmaca zorlaşıyor!
–
Bitcoin’in bir değeri var mı?
“İyi tamam da, niye Bitcoin’e bir değer atfediliyor” diye bir soru aklınızı kurcalıyor ise, aslında yukarıda elektrik harcaması ile başladığımız değer atfı konusunu “para” terimi üzerinden biraz daha açmaya çalışalım.
Paranın iki ana özelliği var esasında. Bir değer saklama aracı olması, ikincisi değiş tokuşa aracılık etmesi.
Para ya da banknot eğer buna değer atfeden ya da bu kağıt parçası karşılığı bir hizmet veren varsa bir anlam taşır. Yoksa üzerinde dolar yazan yeşil bir banknot kağit parçası olarak arkasında ABD hükümeti olmadıkça bir anlam ifade etmez. Peki ya altın? Alıyor ve satıyorsunuz, yani birileri bu madene bir değer atfediyor (çıkartılması maliyetli diyorsanız, evet doğru aynen Bitcoin’de oduğu gibi)
Bitcoin, para dediğimiz mevhumun bu iki ana özelliğini de taşıyor: Değer depolama, ve değişim aracı olmak. Ancak özellikle son zamanlarda, Bitcoin’e talebin çok fazla olması, dolayısıyla çok değerlenmesi nedeniyle depolama özelliği ön plana çıktı. Zira insanlar fiyat yükseleceği beklentisiyle Bitcoin’i herhangi bir alım satım işlemi için kullanmayıp kenarda bekletiyorlar!
O nedenle şu anda Bitcoin’in en benzetilebileceği araç altın. Değişim için fazla kullanılmıyor, eskimiyor, daha çok değeri için tutuluyor. Tabii başka avantajları var, hızlıca el değiştirebilimesi gibi.
Tabii Bitcoin’in altın ve diğer resmi kağıt paralardan önemli bir farkı var. O da Bitcoin yaratımı kısıtlı ve bir süre sonra da (tahmini 2140 yılında) bitecek. Dolayısıyla da enflasyonist değil deflasyonist bir sistem ile kurulmuş. Bu da Bitcoin’in değerinin zaman geçtikçe yükseleceği şeklinde bir düşünce yaratıyor. Doğru mu değil mi göreceğiz.
Bitcoin konusunda iyimser olanlar Bitcoin’in gelecekte dünyanın kullanacağı sınırları olmayan, tek bir hakiminin olmadığı global bir para olacağını düşünüyor. Şimdiden yer kapma amacıyla Bitcoin’e hatırı sayılır bir değer biçiyorlar.
Bitcoin konusundaki pesimistler ise, dünyanın şu anki hakimi olan güçlü kuruluşların Bitcoin sistemini de gelecekte aynı şekilde kontrol edeceği görüşündeler. Sonucun ne olacağını hep birlikte göreceğiz.
Bitcoin’in neden bu kadar değerlendiğini merak ediyorsanız Bitcoin balon mu? yazımıza göz atabilirsiniz.