DeFi’nin klasik finanstan farklarına değindiğimiz yazı dizimizimin bu bölümünde her iki alanda girişimlerin yaşadığı zorluk ve engellerden bahsedeceğiz.

DeFi alanındaki girişimler klasik finans alanındaki girişimlere göre pek çok açıdan farklılık gösteriyorlar. Bu farklılıkların en önemlilerinden biri sektöre giriş konusunda yaşanan engeller. Gelin hızlıca bakalım ne demek istediğimize:

Klasik finansta işler nasıl yürüyor?

Klasik finansın herhangi bir alanında bir girişim kurmak ve onu büyütmek oldukça zor hatta neredeyse imkansıza yakın. Bunun temel nedeni, sektöre girmek için çıtanın yüksek olması (ingilizcede ‘barriers to entry’). Gelin biraz açalım bunu.

Yazı dizimizin geçmiş bölümlerinden birinde, klasik finansın en farklı yanının kullanıcının varlığını emanet alması olduğuna değinmiştik. ‘Başkasının parasını almak/kullanmak’ büyük bir sorumluluk ve beraberinde belli yükümlülükler getiriyor.

Öncelikle, kanuni koruyucular, küçük yatırımcıyı korumak olarak genelleyebileceğimiz haklı gerekçelerle tabiri caiz ise finans kurumlarının ensesinde boza pişiriyorlar. Bu nedenle, bu alandaki kurumlar maddi kaynaklarının ciddi bir bölümünü kanun koyucuların onlara dayattığı kanuni vecibeleri yerine getirmek için harcıyorlar. Bugün bir bankacı arkadaşınız var ise, konuşma arasında, kanuni uyum departmanlarında kaç kişinin çalıştığını sorun - alacağınız cevap eminim sizi çok şaşırtacaktır.

Kanun koruyucuların finans kurumlarından beklentileri, tutulan defterlerin ya da alınan aksiyonların mevzuata uygun olması ile sınırlı değil. Diğer yandan, alınan risklerin karşılığı olarak bu kurumların sermaye yapılarının kuvvetli olması isteniyor. İşte, bu maddi gerekliklik sektöre yeni girişimlerin girmesinin önündeki en büyük engel. Zira, bir avuç hevesli tarafından kurulan girişimlerin bu kadar ciddi bir sermaye bulmaları neredeyse imkansız.

ants
Image by juliocb from Pixabay

Peki o zaman bu girişimlerin çıkış yolu ne? İki farklı yol var önlerinde.

Birincisi, yatırımcı turuna çıkmak ve önce melek yatırımcı, sonra girişim sermayesi, daha sonrasında halka arz olarak adlandırabileceğimiz yollardan geçerek yatırımlarını finanse edebilmek. Neresinden bakarsanız bakın çok büyük bir efor gerektiren bir süreç bu. Finans dışı sektörlerde, alınan dış sermaye, girişimi büyütmek için operasyonel faaliyetlerde kullanılıyor. Finans sektörü girişimlerinin ise, operasyonel masraflar dışında bir de kuvvetli bir mali yapı için ek sermaye ihtiyacı bulunmakta. Bu da, finans alanında mevcut finansal oyuncular ile yarışacak girişim sayısını oldukça azaltıyor.

Girişimler için ikinci yol ise, sermaye gerektirmeyen alanlara kaymak oluyor. Burada ise, fintech dediğimiz alan ön plana çıkıyor. Teknoloji yardımı ile kullanıcılara rahatlık sağlayacak ürünler ortaya çıkaran Fintech girişimleri, daha sonrasında ya mevcut finans kurumları ile ortak işler yaparak, sermaye yeterliliği kısmında bu kurumları kullanıyorlar, ya da bu finans kurumları tarafından satın alınıyorlar.

Peki ya DeFi’de?

DeFi girişimleri için durum daha farklı. Öncelikle, DeFi’de sermaye yeterliklik gibi gereksinimler yok. Zira, DeFi ürünleri kullanıcıların varlıklarını tutmadıkları için risk daha ağırlıklı olarak kullanıcıda kalıyor (bir önceki bölümümüzde bundan bahsetmiştik).

Öte yandan, DeFi’nin açık yapısı nedeniyle, herhangi bir girişimin hazırlık aşamasında çok hızlı yol kat etmesi mümkün. Eğer kafanızda bir fikir varsa, bu fikir için sıfırdan bir yazılım ortaya çıkarmanıza gerek yok. Fikrinizi ortaya çıkarmış bir girişim var ise, bunu alabilir ve üzerine birkaç ekleme yaparak yeni bir girişim ortaya koyabilirsiniz. Bu da, girişimler için ilk aşamada gerekli finansman ihtiyacını minimuma indiriyor. Girişimler için eskiden çok da görülmeyen ‘bootstrapping’ denen finansman almadan ‘kendi yağı ile kavrulma’ şeklinde büyüme DeFi alanında çok daha sık görülüyor.

Tabii, başlangıç aşamasında avantaj gibi görünen bu durum sonrasında dezavantaja da dönüşebiliyor. Zira, siz piyasaya bir ürün sunduktan sonra, bir başka girişim de gelip sizin yaptığınızı alıp üzerine birkaç ekleme yapıp yepyeni bir ürün çıkarabilir ve sizin önünüze geçebilir.

“O zaman ben yaptığım ürünü kimseye göstermeyeyim” şeklinde bir fikre kapılırsanız, biz ona Türkçede “şark kurnazlığı” diyoruz ve bu düşünceye DeFi dünyasında yer yok. Neden? Çok kısa açıklayalım.

Klasik finansta girişimlerde, rahatça hesap sorulabildiği için (kanun koruyucular olması, bir ofisleri bulunması gibi) daha kapalı yapılar kurulabiliyor. DeFi girişimleri ise altı üstü birer yazılımlar, çoğu yaratıcı ekip bilinmiyor. Böyle bir durumda, bu girişimlerin kullanıcıyı ‘kazıklamayacaklarının’ tek garantisi yazdıkları kodu herkese açık bir şekilde paylaşmaları. Bu sayede, kullanıcılar ya da yatırımcıları yazılımcı ekibi tanıyıp onların ‘iyi, dürüst’ insanlar oldukları konusunda kendilerini inandırmaya çalışmaktan ziyade, kodlarına bakıyor ve düzgün çalışıp çalışmadıklarını kontrol edebiliyorlar.

Sonuç

Yüksek lisans programlarındaki strateji derslerinde bir sektör incelenirken sorulan ilk sorulardan biridir “sektöre ‘giriş için aşılması gereken çıta’ ne? (Barriers to entry)”.

Klasik finans, yüksek giriş çıtası ile yeni oyuncuların girmesi zor, mevcut oyuncular için korunaklı bir alan sunar. DeFi ise tam tersine girişin çok rahat olduğu, bu nedenle tüm oyuncuların istim üzerinde (yani her an tetikte) olduğu yeni bir anlayış getiriyor.

Bir yatırımcı için, klasik dünyada başarılı olmuş bir oyuncuya yatırım yapmak bu anlamda mantıklı olabilir. DeFi’de ise yatırımcıların, yatırım yaptıkları girişimlerin altındaki zeminin her an kayabileceğini gerçeği ile yaşamaları gerekiyor.

Kullanıcılar için ise, iki alandan hangisinin avantajlı olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. DeFi’deki yoğun rekabet kendisini kullanıcılarının avantajına yenilikler olarak gösteriyor. Kullanım alanında hâlâ ciddi riskler olduğu gerçeğini göz ardı etmeden, bilgili araştıran kullanıcı için DeFi’de fırsatlar çok daha büyük görünüyor.


Not 1: Bu yazı ilk olarak 20 Kasım 2021’de BlockchainIST Center‘da yayınlandı

Not 2: Tüm yazılara Yazılar sekmesinden ulaşabilirsiniz

Genel not: Bu ve diğer yazılarımızın hiçbiri yatırım tavsiyesi değildir. Özellikle DeFi yani merkeziyetsiz finans sektörünün denetime tabi olmamasından dolayı klasik piyasalara göre çok daha riskli olabileceğini göz önünde bulundurun.