Önümüzdeki dönemde daha sık konuşulmaya başlanan konulardan biri de ‘dijital kimlik’ olacak. Gelin bu konuda kafa yormaya şimdiden başlayalım:

Blokzincir teknolojisi bazlı girişimler, 2015-2017 yıllarında özellikle ICO dediğimiz halka arzlar ile çıkışa geçmişti. O zamanlar, elle tutulan bir sonuçtan çok bir tasarım olarak ortada olan bu girişimlerin sonraki yıllarda yavaş yavaş ayağa kalkmaya başladığını gördük. Bu girişimlerden belli bir büyüklüğe ulaşan ilk grup, 2019 yılından başlayan ama 2020 yılının yaz aylarında artık iyice yükselişe geçen DeFi yani merkeziyetsiz finans oyuncuları oldu. Sonrasında, non-fungible-token dediğimiz NFT dünyasının ön plana çıkmaya başladığını gördük. NFT henüz emekleme aşamasında olsa da büyük bir potansiyel taşıdığının ipuçlarını şimdiden veriyor.

İşte dijital kimlik de, 2017 yıllarında çok konuşulan ancak sonrasında DeFi ya da NFT kadar atağa kalkamamış alanlardan bir tanesi. Gelin önce dijital kimlik ne imiş ve blokzincir bu alanda neler yapabilir onu bir hatırlayalım.

‘Dijital Kimlik’ hadisesi

Dijital kimlik, özünde biz kullanıcıların dijital dünyada istediğimiz gibi hareket edebilmesi için ihtiyaç duyduğu temel araç. Şu anda hepimiz farklı farklı dijital kimlikler kullanıyoruz zaten. Kamu otoriteleri tarafından verilen kimlikler ve onların dijital versiyonları; finansal kurumlar tarafından uygulanan müşterini-tanı kuralları gereği verdiğimiz bilgiler sonucu aldığımız finansal kimlikler; ya da sosyal medyada oluşturduğumuz kullanıcı adları gibi farklı farklı versiyonlar mevcut.

human
Image by Gerd Altmann from Pixabay

Bütün bu dijital kimliklerin ortak özelliği, merkezi kurumlar tarafından verilmiş olmaları. Bunun sakıncalarının da artık yavaş yavaş farkına varıyoruz sanki: Bilgilerin tek bir merkezi veritabanında tutuluyor olması örneğin.

Veriler neden merkezi bir yerde tutuluyor? Bu sayede kurumlar bilgileri daha verimli/hızlı işleyebiliyorlar. Bir yandan da özellikle sosyal medya devleri ‘ücretsiz’ verdikleri bu hizmet karşılığında, onlara verdiğimiz bilgileri işleyerek başta reklam verenler diğer şirketlere satıyorlar.

Sorunların temeli de buradan başlıyor işte. Bu veritabanlarının güvenliği oldukça zahmetli, hatta neredeyse imkansız. Sık sık bu veritabanlarının çalındığını ve bilgilerimizin ortaya saçıldığını görüyoruz. Öte yandan, Facebook’un Cambridge Analityca skandalında olduğu gibi bilgilerin reklamların ötesinde, kişilerin politik tercihlerini etkilemek için kullanıldığını duyuyoruz.

Blokzincir deva olur mu bu derde?

Geçmiş yazılarımızda, blokzincirin her derde deva bir çözüm olarak sunulmasının sakıncalarından bahsetmiştik. Dijital dünyada kimlik meselesi ise aslında tam da blokzincirin çözebileceği sorunlardan bir tanesi. Neden?

Öncelikle, bir dijital kimliğin üç parçası olduğunu görüyoruz. Kimliği çıkaran, kimlik sahibi ve hizmet vermek için bu kimliği teyid etmek zorunda olan bir servis sağlayıcı. Blokzincir özünde bu üç gruba da fayda sağlıyor gibi görünüyor.

Blokzincir, kimliği çıkaran kurumları, fiziksel kartların tahrifat ve sahtekarlık olaylarına karşı alınan önlemlerin maliyetinden kurtarıyor. Benzer şekilde yukarıda bahsettiğimiz üçüncü grup olan kimlik teyidine ihtiyaç duyan kurumları ise, kullanıcı bilgilerini saklamaktan dolayı ortaya çıkabilecek risklerden koruyor.

Tabii burada en büyük fayda kullanıcı yani kimlik sahibine. Hep söylediğimiz gibi, blokzincir felsefesinin temel amacı ‘gücü kullanıcıya vermek’. Kullanıcı dijital kimlik sayesinde, artık işlemi yapanın kendisi olduğunu kanıtlayabildiği gibi, bunu yaparken karşı tarafa kişisel bilgilerini vermek zorunda kalmayacak, ya da çok daha kısıtlı bilgi vererek bunu yapabilecek.

Pratikte nasıl çalışabilir?

Peki dijital kimlik pratikte nasıl çalışacak? Aslına bakarsanız, bu soru merkeziyetsiz finans sayesinde kendiliğinden çözüldü. DeFi’nin temel taşlarından olan kişisel cüzdanlar, kullanıcıların kimliklerini deşifre etmeden farklı DeFi hizmetlerini kullanabilmelerinin yolunu açtı.

Üstelik konu sadece kimlik doğrulaması da değil. Dijital alanda kişiye ait tüm bilgilerin, örneğin dijital ayak izi dediğimiz, kişinin dijital dünyadaki hareketlerinin de artık takip edilebilir olmaktan çıkarılması mümkün.

Şu an için DeFi alanında kullanılan bu çözümü dijital dünyanın diğer alanlarında da görebiliriz. Örneğin sosyal medya alanında: Neden, farklı sosyam medya platformlarına girişte farklı kimlikler kullanıyoruz? Neden ürettiğimiz içerik platformlarda ayrı ayrı duruyor? Ya da neden bir platformdan ayrıldığımızda tüm bilgilerimizi o platformda bırakıyoruz? Öte yandan, ABD Başkanı bile olsanız ‘bu platformlardan atılmama’ gibi bir garantiniz var mı?

Yakın bir gelecekte tek bir cüzdan üzerinden farklı sosyal medya platformlarına giriş, platformlara tek tek ya da topluca içerik üretme, ya da istediğimiz platformdan dilediğimiz gibi ayrılma ve ayrıldığımızda da tüm içeriği yanımızda başka platformlara götürme hakkını alabiliriz. Twitter bluesky adını verdiği bir insiyatif ile bunun ilk işaretlerini vermeye başladı. Yakında diğer platformlarda da bunu görmeye başlayabiliriz, zira bu yarışta geride kalan kullanıcıyı kaybetme riski ile karşı karşıya.[^1]

Dijital kimlik alanında çalışan pek çok girişim var. Altyapı seviyesinde bu hizmeti vermek için uzun süredir çalışan Ontology, SelfKey, Civic gibi platformların yanına yakında Concordium gibiler de eklenecek. Öte yandan, son kullanıcı tarafında, şifre kullanmadan e-posta üzerinden giriş sağlayan Magic Link çözümünün yavaş yavaş popüler olmaya başladığını görüyoruz.

Sonuç

Dijital kimlik, önümüzdeki dönemde sıkça konuşacağımız bir konu olacak gibi görünüyor. Dijital kimliğin, DeFi gibi belli bir alanda (yani finansa) kalmak yerine, NFT gibi dijital hayatımızın her noktasında bizimle birlikte olacak bir araç olması daha yüksek ihtimal. Potansiyel olarak DeFi ve NFT kadar büyümesini beklemek hayli iddialı olur, ancak yine de küçük ama kritik bir alan olarak hepimizin radarında olmasında fayda var.


[^1] Bu konuda, başlığını Türkçeye ‘Sosyal medya karşılıklı çalışılabilirliğinin zamanı geldi’ olarak çevirebileceğimiz ‘It’s time for social media interoperability’ yazısına göz atabilirsiniz.


Not 1: Bu yazı ilk olarak 11 Ağustos 2021’de BTCHaber.com‘da yayınlandı

Not 2: Tüm yazılara Yazılar sekmesinden ulaşabilirsiniz

Genel not: Bu ve diğer yazılarımızın hiçbiri yatırım tavsiyesi değildir. Özellikle DeFi yani merkeziyetsiz finans sektörünün denetime tabi olmamasından dolayı klasik piyasalara göre çok daha riskli olabileceğini göz önünde bulundurun.