Bu yazımızda, değişen yatırımcı-girişimci ilişkisi içinde, herhangi bir DeFi projesini inceler iken yatırımcıları nasıl değerlendirmeli konusuna değineceğiz:

Bir önceki yazımızda klasik teknoloji dünyasından kripto dünyasına geçişte yaşanan temel felsefik dönüşümden bahsetmiş, geçtiğimiz yazıda ise kurucu ekiplere değinmiştik. 👇

Şimdi de, teknoloji girişimleri için kritik, kriptolar için ise görece daha az öneme sahip olan yatırımcılar konusuna değineceğiz. Kripto alanındaki girişimleri incelerken, yatırımcılarına da bakmakta fayda var.

Yatırımcılar

Kripto dünyasının yatımcıları klasik dünyadan oldukça farklılık gösteriyorlar. Öncelikle, hemen belirtelim, klasik dünyada olduğu gibi bu alanda da girişim sermayeleri var. Bu girişim sermayeleri daha çok kripto odaklı fonlardan oluşuyor.

Kripto fonların klasik girişim sermayesinden en önemli farkları yatırım yapma felsefelerinin belli bir değişimden geçmiş olması. Bir önceki yazımızda bahsetmiştik: Kripto fonları, kripto dünyasında güç dengesinin girişimlere doğru kaymış olduğunun farkındalar. Eskisi gibi, ‘ofisime onlarca girişim gelsin, onları dinleyeyim, ekibi göreyim, tanıyayım’ gibi bir dünya yok. Zira, oturup konuşulacak bir dünya yok.

digital
Image by Gerd Altmann  from Pixabay

Eskiden, yatırım yapılacak şirket, bu şirketin hukuki yapısı, yapılacak yatırımın cinsi, girişimcilere verilecek hisse opsiyonları, yatırımın yapılacağı süreler, girişimcilere verilen hedefler gibi girişimci ile yatırımcı arasında pazarlığa tabi pek çok konu vardı. Şimdi artık bunlar da yok.

Zira artık masada sadece girişimci ve yatırımcı yok. Oluşan katma değerden pay almak isteyen gönüllü bir geliştirici ordusu ve kullanıcılar var. Zaten ortada bir şirket de yok. Ne var? Bir ağ (network). Üstelik yavaş yavaş merkeziyetsiz olmaya çalışan bir ağ.

Peki yatırımcılar neye yatırım yapıyorlar? Genel olarak, bu ağın çalışması için kullanılan tokenlere.

Nasıl yatırım yapıyorlar? Burada birkaç farklı yol var. Birincisi, girişin ilk safhasında girişimciler ile bir anlaşma yapıyor ve ileride çıkarılacak tokenlerin dağıtım tablosunda kendilerine bir pay alıyorlar. Aslında burada da ilişki tamamen bir güven ilişkisi. Zira dijital dünyada özellikle kripto dünyasında yapılan anlaşmaların kanuni olarak yaptırım gücü oldukça zor. Bunun birkaç nedeni var:

Öncelikle, dijital dünyada yapılmış bir anlaşmanın hangi fiziki ülke sınırları içinde olacağını belirlemek zor. Kimi zaman, daha çok, nispeten daha olgun girişimlerde, girişimi kuranlar bir vakıf altında bir araya gelip kendilerine kanuni bir statü kazandırabiliyorlar. Böyle durumlarda bir ülke kanunları ile belli yaptırımları sağlamak mümkün olabiliyor. Ama pek çok girişimde, özellikle yeni kurulanlarda böyle bir olanak yok.

Öte yandan, yeni girişimlerin pek çoğunda karşıda bir muhatap yok. Örneğin, kripto dünyasının en büyük opsiyon piyasalarından Hegic‘in kurucusu Molly Wintermute takma adlı bir kişi. Gerçek dünyada ortaya çıkmayan bu kişilik, buna rağmen Hegic için ilk token dağıtımında %20 payı ilk yatırımcılara vermiş durumda.

Bir başka örnek, startup dünyasının ağır toplarından a16z‘nin kripto fonunun başındaki Chris Dixon‘un bir podcast yayınında, kurucu ekibinin tanımadıkları bir kripto girişimine yatırım yapabileceklerini söylemesi. Bunun temel nedeni ise, yapılan yatırımın bir şirkete ya da ekibe değil, token satın alarak bir ağa yapılıyor olması.

Yatırımcılar önemli mi?

Buna rağmen, yatırımcıların tümüyle önemsiz olduğu söylenemez. Özellikle bir DeFi projesine yatırım yapmak istiyorsanız, yatırımcıların kim olduğuna bakmanızda fayda var. Kimi kripto yatırımcıları var ki, adeta altın yumurtlayan tavuk gibiler. Bu fonların yaptıkları yatırımların pek çoğu yatırımcısına ciddi getiriler sağlamış.

Üstelik, blokzincirin transparan yapısı sayesinde artık yatırımcıların nelere yatırım yaptıklarını web sitelerinden görmenin yanında blokzincir üzerindeki hesaplarında da görebiliyorsunuz. Bunun için oluşturulan özel siteler de var. Örneğin Dove Mountain Partners’a ait Dove Metrics sitesinde her bir kripto fonunun hangi girişimlere yatırım yaptığını görmek mümkün.

Öte yandan dikkat edilmesi gereken bir başka nokta, bu fonların bir girişime yatırım yaptıkları nokta ile sizin bir bireysel yatırımcı olarak yatırım yaptığınız noktanın farklı olduğu. Zira, iki nokta arasındaki zamanda, pek çok gelişme olmuş olabilir. Bu olumlu yönde (ağın kullanımın artması gibi), olabileceği gibi olumsuz yönde (yeni rakiplerin çıkıp pazar payı almaları gibi) olabilir. Zira, fonların hangi değerden yatırım yaptıkları yani bir token için ne ödedikleri ile sizin satın alırken ne ödeyeceğiniz de getiri anlamında ciddi fark olabilir. Özellikle boğa piyasasında, daha önce yatırım yapmış bir fonun ödediğinden kat be kat fazla ödemek zorunda kalabilecekken, ayı piyasasında daha ucuza token alım fırsatları bile doğabilir.

Bir sonraki yazımızda, ekibin neler yaptığına ve nasıl çalıştığına dair daha detaylı incelemeler nasıl yapılır, ona bakacağız. Bunlardan biri, ekibin etrafında kümelenmiş olan ağ topluluğu olacak.


Not 1: Bu yazı ilk olarak 2 Ağustos 2021’de BlockchainIST Center‘da yayınlandı

Not 2: Tüm yazılara Yazılar sekmesinden ulaşabilirsiniz

Genel not: Bu ve diğer yazılarımızın hiçbiri yatırım tavsiyesi değildir. Özellikle DeFi yani merkeziyetsiz finans sektörünün denetime tabi olmamasından dolayı klasik piyasalara göre çok daha riskli olabileceğini göz önünde bulundurun.