Bu yazımızda merkeziyetsiz dünyanın gelişmesi ile birlikte ortaya çıkan ve hayatımıza yavaş yavaş girmeye başlayan yeni oluşumlardan bahsedeceğiz.

sky
Image by Ирина Ирина from Pixabay

Bu satırlarda bir süredir merkeziyetsiz sistemler üzerine yazılar yayınlanıyor. Bu yeni dünyaya Web3 diyenler çoğunlukta. Genelde ‘Nedir Web3?’ Sorusunu daha rahat anlaşılması için Web2 diye adlandırılan fiziki dünyanın aktörleri ile karşılaştırma yaparak cevaplamayı tercih ediyorum. Gelin bir örnek ile Web3 dünyasına gidişi anlamaya çalışalım:

Fiziki dünyamızda, bireyler çalışır, para kazanır, bu parayı ihtiyaç duydukları ya da beğendikleri varlıkları satın alarak ya da iyi vakit geçirecekleri sosyal ilişkiler için harcarlar. Bir taraftan da ihtiyaç fazlası parayı daha sonra kullanmak üzere değerlendirirler. Onlara ihtiyaç duydukları hizmet ya da ürünler şirketler tarafından sağlanır. Şirketler yaptıkları yatırım sonrası insanları çalıştırarak maaş öderler ve bu şekilde döngü tamamlanır. Bütün bu ekonomik ve sosyal ilişkileri yürütmek için kullanılan parayı merkez bankaları basar, yapılan işlemlerin parasal karşılığını çözmek için ise finans kurumları kullanılır (kredi, mevduat, maaş ödemesi vb gibi). 

Dijitalleşmeyle birlikte fiziki paralar dijital paraya, finans kurumları ise tamamen dijitalleşip fiziki şubelerden cebimizdeki uygulamalara evrildi. Bu uygulamalar sayesinde finans kurumlarının maliyetleri oldukça düşmüş olsa da müşteriler geçmişte olduğu gibi aldıkları hizmet için ciddi komisyonlar ödemeye devam ediyorlar. 

Sosyalleşme için kullandığımız fiziki mekanlar halen devam etse de, zamanımızın büyük çoğunluğunu yine elimizin altında bulunan telefonlarımızdaki uygulamalar almaya başladı. Dijital dünyada sosyal ilişkiler için bireylere yardımcı olan aracılar ise, bu hizmeti ya bir ücret karşılığı ya da ‘bedava’ kisvesi altında bireylerin bilgilerini satarak ya da kullanarak veriyorlar.

Web3 ne getiriyor?

Web 3 olarak adlandırdığımız dünyada bireyler artık bütün bu ekonomik ve sosyal ilişkilerde daha fazla söz sahibi olmak ve ortaya çıkan katma değerden daha fazla pay almak istemekte. 

Bunun yapabilmek için fiziki dünyada bu ilişkileri yürütmek için kullandıkları aracılara olan ihtiyacı azaltıp, aradaki güç dengesini kendi lehlerine çevirmeleri gerekli. İşte merkeziyetsiz sistemler onlara bu alanda yardımcı olacak yeni yapıların genel adı. Bu yapılar nasıl oluştu, daha doğrusu ortaya çıkmaları için ne gerekiyordu?

Öncelikle ekonomik ve sosyal ilişkilerde aracılara olan ihtiyacın azalması için kişiden-kişiye (eşten eşe ingilizcesi ile peer-to-peer) bir modele geçilmesi gerekiyordu. Fiziki engellerden dolayı içinde bulunduğumuz dünyada kullanılamayan bu modelin dijital dünyada oluşturulması oldukça uzun bir zaman aldı. 

Dijital dünya bize hız, esneklik, rahatlık gibi pek çok nimet getirirken, eşten-eşe modellerin tam olarak oturmaması nedeniyle ortaya çıkan ekonomik potansiyeli yine yukarıda saydığımız aracılar kapmıştı. Ancak daha sonra şifreleme tekniklerinin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan merkeziyetsiz uygulamalar sayesinde aracının dijital hayattaki etkisinin azaltılması hedefine yavaş yavaş yaklaşıldı (burada hemen belirtelim: aracılar bu dünyada da hâlâ var ancak güçleri azaltılmış durumda). Başka nelere ihtiyaç vardı bu modelin hayatımıza girmesi için?

Dijital dünyada sahiplik

Öncelikle dijital varlıkların fiziki varlıklar gibi kişiler tarafından sahip olunabilir olması gerekiyordu. Dijital varlıkların temel sorunu, sayısal olarak bir ve sıfırdan oluştukları için rahatça kopyalanabilir olmaları ve bu kopyaların aslı ile birebir aynı olması nedeniyle kimin gerçek sahibi olduğunun bilinememesi. Blokzincir olarak bilinen açık bir defter teknolojisi ile dijital varlıkların tekilleştirilip bireylere ait olduğunun kanıtlanabilmesi bu alandaki en büyük sorunu çözdü. Kopyalanma hâlâ mümkün, ancak dijital dünyada orijinal sahibin kim olduğu artık herkes tarafından kolayca anlaşılabiliyor.

Kriptoparalar

Dijital varlık olarak ilk akla gelen tabii para oluyor, ki bu alanda ilk ortaya çıkan uygulama Bitcoin oldu. Merkeziyetsiz oluşumlar tarafından basılan ve bireylerin üzerinde tam egemenlik sağlayabildikleri, yani herhangi bir aracının izni olmadan alıp satabildikleri dijital paralar. Uzunca bir süre, ki hâlâ da ağırlıklı olarak öyle, dijital varlık olarak hayatımızda sadece kriptoparalar oldu. Bu aslında denklemin bir tarafını oluşturuyordu; denklemin diğer bacağında ise, bu parayı kim ne için kullanacak vardı.

NFT’ler

Fiziksel dünyadan bahsederken paranın varlık alımı için kullanıldığını belirtmiştik. Kriptoparalar ile fiziki varlık alımı bir süredir yapılabiliyor ancak etkisinin sınırlı olduğunu söylemeliyiz. Burada asıl potansiyel yine dijital varlıklarda. 

Blokzincir üzerine yazılabilen dijital varlıklar sadece para ile sınırlı değil. Para gibi birbiriyle aynı ve değiştirilebilir olanların yanında tekil (eşi benzeri olmayan) her tür dijital varlık oluşturabilmek de mümkün. Bunun da ilk örneklerini, dijital sanat eserlerinden yola çıkarak oluşturulan NFT’lerde (non-fungible-token Türkçesi nitelikli-fikri-tapu) gördük. NFT dediğimiz temel olarak herhangi bir dijital varlığın sahipliğini kanıtlayan ufak bir kod parçası ve bu parçanın blokzincir üzerine yazılması.

Sanat eserleri üzerinden başlamış olsa da NFT ile herhangi bir dijital varlığın sahipliğini ve transfer edilebilmesini sağlamak mümkün. Bu dijital varlıklar, tamamen sanal olabileceği gibi, tokenleştirme olarak adlandırılan fiziki varlıklar üzerinde hak iddia etmeye yarayan dijital kod parçacıkları da olabiliyor.

Metaverse ve oyun dünyası

Benzer bir durum oyun alanında da geçerli. Oyuncuların aylar hatta yıllar vererek kazandıkları oyun içi aksesuarları ya da seviyeleri başka oyunlara NFT’ler aracılığıyla taşıyabilecekleri bir dünya Web3’de mümkün olabilir gibi görünüyor (her ne kadar bu yeni teknolojiler, fazla para odaklı olduğu gerekçesiyle oyunlara ölümüne bağlı oyuncu topluluğunun başlangıçta tepkisini çekmiş olsa da).

Öte yandan, Web2 döneminde ortaya çıkan sosyal medya ağlarının, kar odaklı yapıları ve çok büyümeleri nedeniyle kullanıcı ihtiyaçlarına cevap veremedikleri de ortada. Kullanıcılar bu alanda daha özgür olmak istiyor. Nasıl bir özgürlük bu? Canı istediği zaman girip, istediği zaman o mecrada yaptıkları tüm paylaşımları ve takipçileri alıp başka bir mecraya götürebilmek örneğin. Oyun ve sosyal medya alanında bireye daha fazla özgürlük veren ve oluşan katma değerden daha fazla pay almalarını sağlayacak yeni metaverse girişimleri önümüzdeki dönemde daha fazla duyulacak.

Yine de merkeziyetsiz sistemlerin metaverse alanında nasıl bir söz sahibi olabilecekleri şu aşamada bir muamma. Zira, karşılarında Web3 dünyasındaki gelişmeleri kendine varoluşsal bir tehdit olarak gören ve bu nedenle ismini Meta’ya çeviren Facebook gibi bir rakip var. Bu alanda yatırdığı milyarlarca doların (başta Oculus gözlükler olmak üzere) yanında yapmayı planladığı yeni yatırımlar ile yarışta bayrak onların elinde. Yine de özellikle burada daha henüz yolun başındayız, çünkü diğer alanların aksine metaverse sadece yazılım değil aynı zamanda donanım ile de ilişkili. İnternet altyapısı, kullanıcı bilgisayarların gücü, ya da hizmet verecek sunucuların donanım kalitesi gibi gereksinimleri düşündüğümüzde bu alanın olgunlaşmasının önünde en az beş yıl var gibi görünüyor.

Merkeziyetsiz finans

İşte bu satırlarda ağırlıklı olarak bahsettiğimiz merkeziyetsiz finans yani DeFi, fiziki dünyada bütün bu ekonomik faaliyetlerin finans ayağını yürüten geleneksel finansın görevlerini devralmaya çalışıyor. Kriptoparalardan sonra bu dünyadaki en gelişmiş alanın DeFi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Son olarak DAO kavramı

Yukarıda bahsettiğimiz her iki dünyada kullanıcıların yanında bir önemli aktör daha var. Fiziki dünyada, bu hizmetlerin verilebilmesi için ortaya çıkan girişimler genelde şirketleşme yoluyla gerekli yatırımı alarak işlerini büyütüyorlar. Web3 dünyasında ise, merkeziyetsizliğe uygun olarak yeni bir yapının ortaya çıktığını görüyoruz. Merkeziyetsiz otonom organizasyonlar (decentralized autonomous organizations - kısaca DAO) olarak adlandırılan bu yapılar Web3 dünyasının hayatımıza kattığı yeni bir kavram1.

DAO, dijital dünyada herhangi bir misyonu gerçekleştirmek amacıyla bir araya gelen anonim/gerçek bireylerin2 (yani kullanıcıların) oluşturduğu topluluklar, bir nevi dijital kooperatiflere deniyor. Temel vurucu noktaları, dijital dünyadaki teknik ve sosyal koordinasyonu sağlamaya yarıyor olmaları. Bu oluşumlar arasındaki kurallar topluluk üyeleri tarafından belirleniyor ve bu kuralların büyük çoğunluğu akıllı kontratlar aracılığı ile blokzincir üzerinde gerçekleştiriliyor.

Özellikle Web3 içinde en gelişmiş alan olan DeFi’de DAO’ların çok ciddi bir yer kapladığını görüyoruz. Bu da çok normal. Bu alanda hizmet vermek için kurulan girişimler genelde merkezi küçük bir ekip tarafından kuruluyorlar. Sonrasında zaman geçtikçe, proje olgunlaştıkça merkeziyetsizliğe doğru yol alıyorlar. Bunun da en önemli parçası yönetimlerini geniş bir alana yaymak. Burada da genelde DAO yapısı tercih ediliyor. Zira bu sayede bulundukları dünyada daha güvenilir hale geliyorlar, hem de aslında bir anlamda regülasyonlardan kaçınıyorlar.

Sonuç: Daha yolun başındayız

Merkeziyetsiz dünya henüz oluşma aşamasında. Bu dünyanın aktörleri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. Şu ana kadar ön plana çıkanlar sırasıyla, kriptoparalar, DeFi yani merkeziyetsiz finans, NFT’ler, metaverse ve DAO’lar oldular. Kim bilir önümüzdeki dönemlerde başka hangi aktörler daha bu sahnede yerini alacak (örneğin dijital kimlik ileride önemini çok daha artıracak). 

Tekrar edelim, bu dünya henüz emekleme dönemini yaşıyor. Bu dünyanın şimdilik öne çıkan aktörleri de benzer şekilde henüz bebeklikten çıkıp yeni adım atmaya başlayan çocuklar gibi yalpalayarak ve düşe kalka ilerliyorlar. Bu DeFi’de de böyle, DAO’larda da. Özellikle DAO’ların yönetim yapılarının nasıl olması gerektiği konusunda cevapsız pek çok soru var. Öte yandan, yüzlerce binlerce DAO, farklı yapıları deniyorlar ve umuyoruz bunlardan birkaçı başarılı modeller olarak diğerlerine örnek olacaklar. Önümüzdeki yazılarımızda bu ilginç deneylere de göz atmaya çalışacağız.


Not 1: Bu yazı ilk olarak 17 Ekim 2022’de Coindesk Türkiye)’de yayınlandı

Not 2: Tüm yazılara Yazılar sekmesinden ulaşabilirsiniz

Genel not: Bu ve diğer yazılarımızın hiçbiri yatırım tavsiyesi değildir. Özellikle DeFi yani merkeziyetsiz finans sektörünün denetime tabi olmamasından dolayı klasik piyasalara göre çok daha riskli olabileceğini göz önünde bulundurun.

  1. Aslına bakarsanız, yeni bir kavram sayılmaz, özellikle internet gibi her tür gelişmenin çok hızlı yaşandığı bir ortamda. Kamuoyunun radarına düşmesi Ethereum’un 2016 yılında yaşadığı DAO Hack olayı ile olmasına rağmen sonrasında DeFi alanında pek çok girişim (MakerDAO, CurveDAO vs) bu şekilde kuruldu. 

  2. Basitleştirmek için bireylerin diyoruz ama bir araya gelen oyuncular başka topluluklar (başka DAO’lar) hatta şirketler ya da finans kurumları olabilir. Örneğin MakerDAO forumlarına başvuru yapan Societe General ile ilgili yazımıza şuradan ulaşabilirsiniz.