Bugünkü konumuz, bu yıl Ocak ayında Ethereum kurucularından Vitalik Buterin tarafından ortaya atılan ve geçtiğimiz günlerde içinde Vitalik’in de yer aldığı bir ekip tarafından üzerine bir araştırma yayınlanan Soulbound token olacak.

Soulbound token (‘SBT’) tıpatıp çeviride ‘ruhen bağlı’, daha anlaşılır bir ifadeyle transfer edilemez, devredilemez ya da kişiye ‘özden bağlı’ anlamında kullanılan yeni nesil bir token standardı. Ne olduğuna ve nasıl çalıştığına girmeden önce dilerseniz öncelikle aşina olduğumuz iki token çeşidini tekrar hatırlayalım.

‘Token’ ne demek?

Tam kelime anlamı olarak jeton ya da belirteç olarak Türkçeye çevrilse de gündelik hayatta ‘token’ kelimesinin İngilizce orijinal haliyle kullanımının yaygınlaştığını görüyoruz. Bunun yanında bir de coin terimi var ki, bunlar token ile sıkça karıştırılan kavramlar, bu nedenle ikisinin farkı ile başlayalım.

Coin herhangi bir blokzincirin ana/temel (native) parası olarak adlandırılabilir. Piyasa değeri en büyük iki tanesi Bitcoin blokzincirinin parası olan BTC ile Ethereum blokzincirinin parası ETH olarak sıralanıyor. Tokenler ise blokzincirlerin üzerine kurulu uygulamalar tarafından çıkarılan ve herhangi bir dijital varlığı temsil eden kod parçacıkları. Farklı farklı çeşitleri olmakla beraber bugün iki temel token standardına değineceğiz.

Fungible tokenler

Bunlardan ilki, paranın temel özelliklerinden değiştirilebilir olmasıyla ön plana çıkan Fungible tokenler (değiştirilebilir ya da birbirinin aynı tokenler). Aslına bakarsanız kripto dünyasında işlem gören hemen hemen her tür token bu kategorinin altına giriyor. Orijinal olduğu sürece tokenlerden hangi birini satın aldığınızın ya da sattığınızın bir önemi olmuyor. Her biri diğerinin aynısı.

Non-Fungible tokenler (NFT’ler)

Non-fungible tokenler ise yukarıda saydığımız kategorinin tam tersi. Her bir tokenin diğerinden farklı olarak üretilmesini sağlayan bir standart. Dijital dünyada her tür varlığı aynı fiziki dünyada olduğu gibi tekilleştirmeye yarayan bir sistem. Hayatımıza daha çok sanat eserleri ile girse de, ileride tapulardan noter hizmetlerine dijital dünyada sahiplik gerektiren her tür işlemde kullanılacak bir araç olacaklarına hiç şüphe yok.

Tokenlerin sahipliği

Tokenlerin popüler olmalarının pek çok nedeni olsa da, kullanıcı açısından sağladığı en önemli faydalardan bir tanesi dijital dünyada rahatça el değiştirilebiliyor olmaları. Elektronik cüzdanında token tutan bir kişi, canı istediğinde gece-gündüz, hafta içi-sonu demeden, saniyeler içinde o tokeni dünyanın başka ucunda yaşayan bir kişiye devredebilir ya da finansal işlemlerde kullanabilir. Bu sayede klasik varlıklara göre çok daha likit ve yüksek devir hızına sahip bir enstrüman hayatımıza girmiş oluyor.

Peki ya, kimi durumlarda tokeni değiştirmeye gerek yoksa? Hatta bu istenmiyorsa? Nasıl mı? Gelin bakalım.

Sıra geldi devredilemez tokenlere…

SBT yani Türkçesiyle ‘devredilemez token’, kişilerin sahip oldukları tokenleri başkasına transfer edemedikleri yeni bir standart olarak ortaya çıkarılmak isteniyor.

chain
Image by Erika Fulop from Pixabay

İyi de neden böyle bir özelliğe ihtiyaç duyarız?

Yukarıda bahsettiğimiz iki token standardında, tokenlerin anonim kişiler arasında para karşılığı değiştirilebiliyor olması, tokenlere ciddi bir katma değer sağlıyor. Bu sayede, özellikle Web3’ün finans kolu diyebileceğimiz DeFi (merkeziyetsiz finans) alanında hemen hemen her gün daha önce hiç aklımıza bile gelmeyecek farklı ve yaratıcı ürünler ile karşılaşıyoruz.

‘Ne var ki, finansın üzerinde döndüğü ekonomik değer, insanlar ve onların ilişkileri üzerinden yaratılıyor. Web3 dünyası şu anki haliyle, anonim yapısından dolayı, bu tip ilişkileri götürebilecek bir ‘sosyal kimlik’ temelinden yoksun. Bu durum hem Web3’ün hâlâ Web2 dünyasının merkezi otoritelerine ihtiyaç duymasına neden oluyor, hem de örneğin DeFi alanındaki uygulamaların reel ekonominin aktivitelerine destek olmasını engelliyor’[^1]

İşte devredilemez token, kişilerin bir yandan mahremiyetlerini korurken diğer yandan güven sağlayıcı sosyal ilişkiler kurmasına olanak verecek yeni bir sistem yaratmaya çalışıyor. Bu sistemi, kişilerin cüzdanlarında taşıyacakları ve başkasına devredemeyecekleri tokenlerden oluşan bir nevi ‘gelişmiş bir CV’ olarak düşünebilirsiniz. Bu tokenler, kişinin ‘gerçek’ kimliğini açık etmeden geçmişte biriktirdiği para ile satın alınamayacak sosyal sermayesinin kanıtı olacak. Örneğin?

Geçmişte gittiğiniz okullar, aldığınız eğitimler, edindiğiniz yetkinliklerden tutun, herhangi bir etkinlikte bulunmaya, herhangi bir oluşumun içinde erken yer almaya kadar kurduğunuz sosyal ilişkileri kanıtlayacak pek çok farklı alan bu tokenlerin radarına girebilir. Karşı kurumlar tarafından sizlere verilen kimliğinizi açık etmeden yetkinliğinizi kanıtlayabileceğiniz belgeler.

Dijital kimlikten farkı ne bunun?

Yukarıda anlattıklarımız, dijital kimlik konseptine benzese de temel birkaç farkı bulunuyor. Dijital kimlik, daha çok merkezi otoriteler tarafından verilen ve gerçek dünyadaki kimliklerimizi baz alarak oluşturulan bir konsept. Bir nevi, dijital dünyayı fiziki dünyanın dar elbisesine sokmaya çalışan bir kavram.

Devredilemez tokenlerde ise, kişilerin tek bir kimliği olmak zorunda değil. Bu tokenleri saklamak için kullanılan ve Soul adı verilen elektronik cüzdanlardan kaç tane olduğunun bir önemi yok. Burada önemli olan kişinin sahip olduğu yetkinliği kanıtlaması. Ayrıca, bu tokenleri çıkaran kurumların, daha sonrasında bu tokenleri yakma hakkı da olacak.

Dijital dünyanın gereksinimleri, dijital kimlik ile çözülemeyecek kadar farklı olabiliyor. Zira, devredilemez tokenlerin kullanımı sadece kişilerin kendi yetkinliklerini kanıtlamaları ile sınırlı değil. Bu tokenlerin yeni kurulan dijital organizasyonların yaşadığı, üyelerinin katkılarını doğru değerlendirmekten tutun, topluluğun nasıl yönetilmesine kadar karşılaştıkları pek çok sorunu çözmede faydalı olabileceğini hayal etmek mümkün. Yine de, gelin biz bu alandaki ilk örneği merkeziyetsiz finans dünyasından verelim:

DeFi’den bir örnek

Merkeziyetsiz finans alanında devredilemez tokenlerin ciddi bir ekonomik potansiyeli olabilir. Gelin bir örnek ile bakalım:

Şu anda DeFi alanında borç veren platformlar, karşı parti riski almamak için yüksek teminat oranları ile çalışıyor. Örneğin, MakerDAO protokolünden 100 ABD Doları borç almak isterseniz, karşılığında 150 ABD Doları teminat koymanız gerekir. Oysa ki reel dünyada finans kurumları, kredi verdikleri kişilerden bu oranda yüksek teminat istemez. Bunun temel nedeni, kurumların, müşterilerinin yaptıkları işler, sahip olduğu varlıklar ya da kredi geçmişleri konusunda yıllardır tutulan bilgilere erişimleri olması. (Bilgilerin şeffaflığı ve güvenirliği, bilgi eksikliği nedeniyle belli kesimlerin negatif ayrımcılığa uğraması gibi konular yıllardır tartışılmakta)

Web3’de de benzer şekilde cüzdanlar aracılığıyla yapılan işlemler görülebilir, cüzdanın sahibi için geçmiş hareketlerinden benzer bir kredi özeti çıkarılabilir. Ancak cüzdan içindeki varlıkların birbirinden bağımsız olmaları ve rahatça dışarıya transfer edilebilmeleri, bu cüzdanların ne kadar güvenilir olduğu konusunda şüphe yaratıyor.

Halbuki, kişinin bitirdiği okulları, edindiği sertifikaları, çalıştığı kurumları, daha önce aldığı ve geri ödediği kredilerden edindiği devredilemez tokenleri içeren cüzdanlar, kredi alanın ‘sosyal sermayesini (reputasyonunu)’ ortaya koyduğu için yeterince ‘somut varlık’ içermese de teminat olarak kabul edilebilir. Kredi verenin, verdiği kredi karşılığı cüzdana koyacağı transfer edilemez tokenler, kredi geri ödendiğinde yakılarak yerine kredinin ödendiğini belirten bir token ile değiştirilerek cüzdanın reputasyonunu artırabilir, ya da geri ödenmediğinde bir kara leke olarak cüzdanın tüm kredibilitesini yerle bir edebilir.

Geniş kesimlere ne zaman yaygınlaşır? Önündeki engeller neler?

Öncelikle şunu belirtelim. Devredilemez tokenler henüz teori aşamasında. Gelişmesi oldukça zaman alacak. Sistemin önünde çözülmesi gereken sorunlar var. Pratik olarak cüzdanın anahtarlarının kaybolması durumunda ne olacak? Kişilerin mahremiyeti yeterince korunabilecek mi? Tokenleri basıp kişilere veren sonra bunları istedikleri zaman yakabilen kurumlara ne kadar güvenilebilir? Bütün bu sorulara karşı teorik çözümler getirilmiş olsa da gerçek hayata uygulanmak istendiği noktada pek çok değişiklik, yenilik olacağını öngörmek o kadar da zor değil.

Sonuç

Devredilemez token, değiştirilebilir token (fungible token) ve değiştirilemez token (NFT - non-fungible-token) sonrası hayatımıza girecek üçüncü önemli token çeşidi olabilir. Bu özelliği ile NFT piyasasının yanında hatırı sayılır bir yer kapabilir. Geniş bir kullanım alanı olacağı şimdiden görülüyor. Örneğin, DeFi’nin gerçek hayatla buluşmasının önündeki en büyük engellerden birinin çözülmesinde yardımcı olabilir. Öte yandan, dijital dünyada yeni oluşan topluluklar (DAO’lar - merkeziyetsiz otonom yapılar) için de hayati bir işleve sahip olabilirler (bu konuya sonraki yazılarımızda değineceğiz).

Pratik uygulamada özellikle mahremiyet ile işlevsellik arasındaki hassas dengeyi tutturabilirse, önümüzdeki beş yıl içinde adından çokça söz ettirebilir. Hep söylediğimiz gibi, gelecek heyecan verici, hep birlikte yaşayarak göreceğiz.

[^1] İlk bölümde bahsettiğimiz, Weyl, Ohlhaver ve Buterin tarafından 10 Mayıs 2022’de yayınlanan ‘Decentralized Society: Finding Web3’s Soul’ isimili makale Sayfa 2’den alıntı.


Not 1: Bu yazı ilk olarak 2 Haziran 2022’de Coindesk Türkiye)’de yayınlandı

Not 2: Tüm yazılara Yazılar sekmesinden ulaşabilirsiniz

Genel not: Bu ve diğer yazılarımızın hiçbiri yatırım tavsiyesi değildir. Özellikle DeFi yani merkeziyetsiz finans sektörünün denetime tabi olmamasından dolayı klasik piyasalara göre çok daha riskli olabileceğini göz önünde bulundurun.