Bu yazımızda NFT alım-satımının neredeyse tek adresi olan OpenSea’ye açılacağız.

Web3 olarak adlandırdığımız teknolojiler, 2020 yılının ortasından itibaren yükselişe geçen DeFi protokolleri ile hayatımıza girdiler. Bunu 2021 yılı içinde NFT dünyasında yaşanan patlama izledi. Karmaşık yapısı nedeniyle, finans ve teknoloji alanındaki ileri kullanıcılara hitap eden DeFi’nin aksine NFT’ler, günlük kullanıcıya da hitap ederek ciddi bir başarı yakaladılar.

NFT İngilizcede ‘non-fungible’ teriminin kısaltması, bu da Türkçeye ‘tekil belirteç’ olarak çevrilebilir. Biraz daha açarsak, ‘fungible’ birbirinin yerine geçen, değiştirilebilir anlamına geliyor. Alışverişlerde kullandığımız paranın en büyük özelliğidir bu. Cebinizde üç tane 10₺ var ise, markette bu banknotlardan hangisini verirseniz verin (sahte olmadıkları sürece) kasiyer için fark etmez, hepsinin değeri aynıdır.

Non-fungible ise bunun tersi ‘tek, değiştirilemez’ demek. Yani her bir tokenin eşsiz olduğu bir dünya. Blokzincir teknolojileri, herhangi bir dijital varlığı, tek ve değiştirilemez bir şekilde kaydedebildikleri için, dijital dünyada bu tip ‘tek’ ürünler yaratılmasına olanak veriyor. Bu da bireysel kullanıcılar ve kurumsal şirketler için yepyeni ekonomik fırsatlar ortaya çıkarıyor (bu konuya ayrı bir yazıda daha derinden bakacağız).

Henüz yolun başında olsak da, kurumsal firmaların markalaşma ajandalarına hemen giren NFT’ler, önümüzdeki dönemde adından söz ettirmeye devam edecek. NFT dünyasından bahsederken, bu dünyanın en büyük oyuncusu OpenSea’den bahsetmemek olmaz. Gelin yazımıza OpenSea’nin tarihçesi ile başlayalım:

tables
Image by Torsten Kolle from Pixabay

OpenSea’nin tarihçesi

2017 yılı sonunda New York’da kurulan OpenSea, 2021 yılının ortalarına kadar ufak bir girişim olarak kaldı.

İlk zamanlarda NFT dünyası, dijital fotoğrafların üretildiği ve satıldığı bir alan olarak OpenSea ve Rare Bits gibi hizmet sağlayıcıların bulunduğu küçük (niş) bir pazardı. Popülerlik kazanan ilk ürün aslına bakarsanız DapperLabs tarafından çıkarılan NBA yıldızlarının kartlarından oluşan NBATopShot oldu.

Bir teknoloji şirketi olan DapperLabs 2017 yılı içinde çıkardığı CryptoKitties koleksiyonu ile kripto pazarını salladı. Hatta bir noktada koleksiyon o kadar ilgi gördü ki, işlem yoğunluğu Ethereum zincirinin tıkanmasına yol açtı. Bundan ders alan DapperLabs, NBATopShot için Ethereum zincirini kullanmak yerine kendi yarattığı NFT odaklı Flow zincirini kullandı. Flow’un ayrı bir ağ olması NBATopShot’un kitlesine rahat bir kullanıcı deneyimi yaşattı yaşatmasına ancak bu kitle mevcut kripto dünyasından hep uzak ve sınırlı bir büyüklükte kaldı.

OpenSea ise DapperLabs’dan farklı olarak trafiğin olduğu yeri takip edip tüm koleksiyonlara eşit mesafede, isteyenin istediği koleksiyonu çıkarabildiği Ethereum blokzincirini seçerek kripto dünyasının özgür yapısından olabildiğince yararlandı.

İşlem hacimlerine baktığımızda OpenSea’nin başarısı net bir şekilde görülüyor. 2020 yılının tamamında toplam 95 milyon ABD Doları olan işlem hacmi, 2022 yılının Ocak ayının sadece ilk 18 günü içinde 3.5 milyar ABD Dolarına ulaştı (son ay ortaya çıkan rakip pazar yeri LooksRare ciddi bir hacim yakalamış durumda ancak bunun temel nedeni şu an işlem hacmi karşılığı verdiği tokenler; bu böyle devam edecek mi göreceğiz)

tables
NFT pazar yerleri işlem hacimleri. Kaynak TheBlock

Nasıl diğerlerinin önüne geçti?

Peki bu başarısını neye borçlu OpenSea? Öncelikle odak noktasını hep iyi bir pazar yeri olmaya adamış ufak bir ekip olmuşlar. 2020 yılı sonunda 7 çalışanları varken, aradan geçen zamanda işlem hacimleri yüzlerce kat artmış olmasına rağmen bu rakam sadece 80’e gelmiş.

Burada hem Web3 hem de Web 2.0’ın bütün nimetlerinden faydalandıklarını belirtmekte fayda var (bu arada hemen belirtelim, Web 2.0. sonrası Web 3.0 değil Web3 terimi kullanılıyor; bir nevi ‘rebranding’). Öncelikle, elektronik cüzdan ile ulaşılabilen, herkesin alım-satım için kullanabileceği bir platform burası - bu yanı ile Web 3’ü yakalamış görünüyor. Öte yandan kullanıcı kolaylığı açısından da tam bir Web 2.0 şirketi. Yaratıcılar için çok hızlı bir şekilde NFT yaratabilecekleri hazır şablonları mevcut. Koleksiyonerler için ise ürünlerin değişik karakterlerine göre sınıflandırıldığı, istenen ürüne daha hızlı ulaşabilmeyi sağlayacak gelişmiş bir arama fonksiyonu mevcut. Bunun yanında, verilen onlarca teklifi blokzincire yazmak yerine zincir dışında tutarak, işlem ücreti maliyetini düşürme ve talep yaratma konularında ciddi bir avantaj yakaladı.

Pazar yeri uygulamalarında büyümenin önündeki en büyük engel ilk aşamada arz yaratmak oluyor. Zira konuyla ilgili bir alıcı sitenizi ziyaret ettiğinde ona geniş bir içerik sunamadığınızda tekrar sizi ziyarete gelmiyor. OpenSea 10,000 adetlik koleksiyon çıkaranlar ile yakından çalışıp, gerek listeleme gerekse promosyon anlamında onlara yardımcı oldu ve bu sayede kullanıcılarına bol bol ürün sunabildi.

Bir diğer konu da aldıkları yatırımlar. Mart 2021 yılında ilk girişim sermayesi yatırımını (seri A), 23 milyon ABD Doları ile alan OpenSea, bundan üç ay sonra ikinci yatırım turunda 1.5 milyar ABD Doları bir değerleme ile 100 milyon ABD Doları topladı. Bitti mi? Hayır. 2022 yılının Ocak ayının başında ise tam 13.5 milyar ABD Doları değer üzerinden 300 milyon ABD Doları yatırım daha aldılar! Yani 6 ay gibi bir sürede değerlerini 9 kat artırmış oldular. Peki yatırımcıları? Silikon Vadisi ve kripto dünyasının A-listesi adeta: a16z’den Pantera’ya önemli girişim sermayesi fonlarından tutun, melek yatırımcı olarak erken dönem yatırım yapan Naval Ravikant, Mark Cuban, Tim Ferris, Balaji Srinivasan, Alexis Ohanian, Kevin Durant, Ashton Kutcher gibi teknoloji, eğlence ve spor dünyasının önde gelen isimleri girişimin arkasında.

Her şey güllük gülistanlık mı?

Değil tabii. Teknoloji dünyasındayız. Nasıl böyle bir beklentiniz olabilir? :) Tabii ki OpenSea’nin de sıkıntıları var.

En büyük sorunları aslında başarılarından kaynaklanıyor. Zira, yaşadıkları korkunç büyüme, neredeyse her tür Silikon Vadisi girişiminin yaşadığına benzer. Sunucuların yoğun talebe yetişememesi sonucu durmalar kısa vadede en ciddi sorunlarından bir tanesi. Aslına bakarsanız bu, sorunlar içinde çözümü en basit olanı. OpenSea, girişim sermayelerinden aldığı ciddi yatırım sonucu hem gerekli altyapıyı sağlayacak hem de ekibini büyütmeye yetecek cephaneyi deposuna yüklemiş durumda. Bu konuları çabuk aşacaklardır.

Önlerindeki en büyük konu, OpenSea’nin tipik bir Web 2.0 şirketi olması. Bunun hem avantajını hem de dezavantajını yaşıyorlar aslında. Zira, klasik bir Silikon Vadisi girişimi gibi çokca yatırım alıp kullanıcının rahat edeceği bir servis sunarak hızlıca büyüdüler ve adeta bir tekel haline geldiler. Gelin görün ki, faaliyet gösterdikleri alan Web3 dünyası.

Bu alanda kullanıcılar, oluşan katma değerden pay istiyorlar. Web3 girişimleri genelde bu talebe cevap verebilmek ve merkeziyetsizlik felsefesini oturtabilmek adına, yönetim tokeni çıkarır ve bunu kullanıcı ve diğer ekosistem paydaşlarına dağıtırlar. Görebildiğimiz kadarıyla OpenSea’de henüz böyle bir motivasyon yok.

Bir başka öne çıkan konu, en son sene başında 2.2 milyon ABD Doları değerinde Bored Ape Yacht Club (BYAC) NFT’lerini ‘çalıntı’ oldukları nedeniyle dondurması oldu. Aslına bakarsanız ‘dondurma’ gibi bir hakkı yok, zira bu NFT’ler blokzincir üzerine kayıtlı. OpenSea’nin tek yapabildiği bu ürünleri sitesinde sergilemeyi yasaklamak, böyle bir durumda ürün sahibi dilerse sahibi olduğu bu varlıkları gidip başka bir sitede satışa koyabilir. Yine de talebin %90’ına sahip bir pazar yerinden ‘atılmak’ bir nevi ürünü alım-satıma kapalı hale gelmek anlamına geliyor, zira likit olmayan bir yerde satmaya kalktığınızda değerinin çok altına gitme riski var. Her isteyenin ‘izne gerek olmadan’ işlem yapabildiğini iddia eden açık bir sitenin böyle bir adım atması, söz konusu NFT’nin ‘çalıntı’ olması nedeniyle masum görünebilir ancak yasaklama kripto dünyasının genel felsefesine aykırı bir hareket olduğu için tepki çekecektir.

Öte yandan Ethereum’da 2021 yılı içinde yaşanan yüksek işlem ücretleri OpenSea’nin hızını kesmişe benzemiyor. Ethereum üzerindeki işlem yoğunluğuna baktığımızda üst sıralarda hep OpenSea’nin bulunduğu görülüyor.

Böyle gelmiş böyle gidecek mi?

OpenSea önümüzdeki dönemde tekel olmayı sürdürecek mi? Bu o kadar da kolay görünmüyor. Zira, NFT alanındaki büyüme kripto alanındaki pek çok oyuncunun iştahını kabartıyor.

Bunlardan en önemlisi, ABD piyasasının hakimi durumunda olan Coinbase ve FTX. Her ikisi de harıl harıl kendi NFT pazar yerleri üzerinde çalışıyorlar. Bu devlerin hatırı sayılır bir kullanıcı kitlesi var ve bu kitlenin büyük bir kısmı teknolojik olarak ileri seviye değil, örneğin kendilerine ait bir kripto cüzdanları bile yok. Bu kullanıcıları kendi NFT pazarlarına yönlendirmek o kadar da zor olmayacak. Örneğin, Coinbase NFT pazarı için şimdiden 2,5 milyon kişi sıraya girdi bile.

Mevcut NFT odaklı rakipler içinde, SuperRare, kendisini bir DAO’ya çevirerek rotayı merkeziyetsizlik yönüne doğru kırdı. Öte yandan, merkeziyetsiz finans alanında sıkça gördüğümüz vampir ataklarını NFT dünyasında da görmeye başladık. Pek çok yeni girişim OpenSea kullanmış kişilere ücretsiz yönetim tokenlerini vererek kullanıcı çekmeye çalışıyor. Bunlardan kimileri başarısız (OpenDAO) kimileri şimdilik başarılı, kimileri ise bu aralar token dağıtma işlemi yapıyorlar (Infinity, NilDAO). Merkeziyetsiz bu yapıların içinde ciddi bir OpenSea alternatifi çıkacak mı, hep birlikte göreceğiz.

Gelecekte NFT alanının hangi şekilde büyüyeceği OpenSea’nin gelişimini de etkileyecek. Bir tarafta DeFi alanındaki ürünleri kullandıkları için merkeziyetsizliğe vurulmuş bir kitle var, küçük ama ileri seviye kullanıcılardan oluşan. Diğer yanda ise, ‘kullanıcının gücü’ felsefesine çok takılmayan, kullanım rahatlığı ile mutlu olan kripto dünyasından çok NFT’ler ile ilgilenen başlangıç seviyesi geniş bir kitle mevcut. OpenSea hangi alana doğru yol alacak? Hep birlikte göreceğiz.

Sonuç

NFT alanında en başarılı hikayelerden birini yazan OpenSea önümüzdeki dönem için ciddi bir yol ayrımında. Aldıkları yatırımların yardımıyla ekiplerini büyütme yoluna gidecekler. Sonrasındaki adımları Web3 dünyasına hizmet veren Web 2.0 şirketi olarak kalmak mı yoksa merkeziyetsizlik yolunda ilerleyerek bir DAO’ya dönüşmek mi olacak bunu yaşayarak göreceğiz.


Not 1: Bu yazı ilk olarak 21 Ocak 2022’de BTCHaber.com‘da yayınlandı

Not 2: Tüm yazılara Yazılar sekmesinden ulaşabilirsiniz

Genel not: Bu ve diğer yazılarımızın hiçbiri yatırım tavsiyesi değildir. Özellikle DeFi yani merkeziyetsiz finans sektörünün denetime tabi olmamasından dolayı klasik piyasalara göre çok daha riskli olabileceğini göz önünde bulundurun.