Web 3’e bakmaya başladığımız yazı dizimizin bu bölümünde Web 2.0 dediğimiz, internetin ikinci evresine bakıyor olacağız.

Bir önceki bölümden özet

İnternetin ilk başladığı zamanlara adını veren Web 1.0, üniversitedeki araştırmacıların ABD hükümetinden aldıkları destek ile geliştirdikleri altyapı protokolleri ve üzerine kurulan basit uygulamaların oluşturulduğu dönem olarak tarih sayfalarına yazıldı.

Bu dönemde, ticari kaygılardan uzak, bilginin paylaşıldığı, genelde uzun vadeli bir felsefe gözetilerek ortaya çıkan standartlar ücretsiz olarak kullanıcılara sunuldu. Genelde karmaşık teknik problemler ile uğraşılan bu dönemde, kullanıcının kaygılarından ziyade, doğru düzgün çalışan ve son kullanıcıya çok da dokunmayan konular üzerine yoğunlaşıldı.

Geldik Web 2.0’a…

Web 1.0’dan Web 2.0’a geçiş doğal olarak öyle bir günde olan bir olaydan ziyade bir süreç şeklinde gerçekleşti. Sürecin başlangıç aşamasını üniversiteler ve ordu tarafından kullanılan iletişim ağının ticari işletmelere açıldığı 90’ların başı olarak kabul edebiliriz. Ticari internet hizmet sağlayıcı dediğimiz ISP (Internet Service Provider)’lerin ortaya çıkması milat olarak kabul edilebilir.

Çok kısaca Web 2.0’ı internetin ticarileşmesi olarak adlandırabiliriz.

Neden Web 2.0’a ihtiyaç duyuldu?

Önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi, internetin ilk kurulduğu yıllarda, odak noktası altyapının düzgün bir şekilde gelişmesi olmuş, bu teknolojinin kullanıcısının ihtiyaçları göz ardı edilmişti. Zira, kullanıcı ihtiyaçlarına uygun geliştirmelerin bilimsel açıdan çok da karşılığı yoktu. Web 1.0’ı geliştiren araştırmacılar, üniversiteleri adına ‘araştırma fonlarına’ başvurduklarında, ancak teknik olarak belli geliştirmeler yapma sözü verdiklerinde para alabiliyorlardı. Açıkçası o zamanlar kullanıcıyı çok da düşünen yoktu.

Web 1.0’ın sonlarına doğru artık temel altyapı ve standartlar oturmaya başladıkça, internetin kişilerin dünyasına getirebileceği potansiyel yavaş yavaş fark edilmeye başlandı. Internetin oluşturduğu ağ sayesinde, insanların çok hızlı bir şekilde iletişime geçebilecekleri, ticari faaliyetlerde bulunabilecekleri anlaşıldı. Anlaşıldı anlaşılmasına da, bir sorun vardı, o da interneti kullanmak oldukça zordu. Bu faydaları anlamak için interneti kullanmak gerekiyordu ama bunun için evinizde bir bilgisayar olması, bir internet servis sağlayıcıdan yüksek miktarda ücret vererek bağlantı almanız, telefon üzerinden internete bağlanmanız gerekiyor, servisin sık sık kopması sorunlarını yaşarken bir taraftan da, ne olduğunu bilmediğiniz bir yerlere bağlanmanız gerekiyordu. 1995 yılında, Microsoft’un kurucusu Bill Gates’in çıktığı bir programda, sunucu David Latterman’a interneti anlatmaya çalıştığı şu videoya baktığınızda, başlangıçta işlerin ne kadar zor olduğunu anlayabilirsiniz.

 

 

Web 2.0’in doğuşu

İşte Web 2.0 ile birlikte bu farkedilen ticari potansiyelin değerlendirilmesi süreci başladı. Öncelikle, geliştirme anlamında liderlik üniversitelerden özel sektöre doğru kaymaya başladı.

Özel sektörün bu konuya ilgili duyması tek başına yeterli değil tabii. Büyük şirketlerin içindeki araştırma departmanları daha çok donanım kısmına odaklanırken, kullanıcı dostu uygulamaların geliştirilmesi işi yeni girişimlere yani start-up’lara kaldı. Girişim sermayesi ile desteklenen start-up’lar, internetin potansiyelini ortaya çıkaracak binlerce vizyon dokümanlar ile birlikte girişim sermayelerinden milyonlarca dolar para topladılar. Hatta bu süreç bir ara öyle bir noktaya geldi ki, 2001 yılının ortalarında şişen internet balonu patladı ve onlarca start-up söz verdikleri proje ve hedefleri gerçekleştiremedikleri için kapılarını kapatmak zorunda kaldılar.

bubble
Image by alexas fotos from Pixabay

Yine de, bunca başarısızlık içinden Amazon, Google gibi örnekler, Web 2.0’in ticari potansiyelini ortaya çıkarmayı başardılar.

Peki ne idi Web 2.0’in özellikleri?

Web 2.0 aslında bir nevi Web 1.0’in anti-tezi gibiydi. Gelin bakalım temel özelliklerine hızlı bir şekilde:

Üstyapı uygulamaları: Web 1.0 genelde altyapı projelerine odaklanırken, yeni tip Web 2.0 daha çok bu altyapı projelerinin üzerine kurulu uygulamalardan oluştu. Bu uygulamalar, daha çok son kullanıcıya yönelik idi. Temel hedef, olabildiğince çok sayıda kullanıcıya ulaşabilmek idi. Kullanıcıların neyi beğenip neyi beğenmeyeceğini bilmek o kadar da kolay olmuyor. Kimi özellikler geniş kitlelerce benimsenirken, kimileri kullanılmıyor. İşte bu uygulamalar, kullanıcının tepkisine göre hızlı bir şekilde kendilerini geliştirip değiştirdiler. Yani, Web 1.0’in ağır ilerleyen altyapı projelerinin yerini, hızlıca gelişen ve hata yapmaktan korkmayan uygulamalar aldı.

Ticari ve kapalı: Web 2.0 uygulamaları, gelişimlerini fonlamak için girişim sermayesinden para aldılar. Girişim sermayeleri, riskli projelere girerler, bu nedenle gelir beklentileri çok yüksektir. Dolayısıyla, girişimler bu beklentilere cevap verebilmek için çok kısa sürede başarılı olabilmenin yollarını aradılar. Bunu yaparken, klasik dünyanın belli parametrelerini uyguladılar. Hızlı büyümek için, geliştirdikleri ürünler başkaları tarafından kopyalanmasın diye mülkiyet ve telif hakları ile onları korudular ve yazılımlarını ‘ticari sır’ olarak sakladılar. Aynı şekilde, bu girişimler için en kritik başarı kriteri müşteriyi yakalamak ve onu bırakmamak olduğu için, müşterilerin kendilerini rahat hissedeceği tüm ürünleri bir ekosistem halinde geliştirip, onları tamamen kapalı bir dünyanın içine hapsetmeye çalıştılar.

Kullanıcı dostu: Internetin geniş kesimlere yayılmasının temel nedeni kullanıcı kolaylığı oldu. Web 2.0 uygulamalarının kullanıcı kolaylığı yaratılması sürecine yaptığı katkılar yadsınamaz.

Merkezi yapılar: Internetin getirdiği büyük ticari potansiyel, bu alanda ortaya çıkan şirketlerin çok ciddi bir şekilde büyümesini sağladı. Ancak bu büyümenin aynı zamanda sektörde öne çıkan şirketlere fayda sağladığını söylememiz gerek. Zira altına hücum anlamında çok kullanıcıya ulaştığınızda, ağ etkisi gereği daha fazla kullanıcı size gelmeye başlıyor. Bu sayede giderek daha çok büyüyor ve hisse senetlerinin değeri artıyor ve daha fazla araştırma-geliştirme yapmak için gerekli para ve insan gücünü kolaylıkla biriktirebiliyorlar.

2010 yılı ile 2021 yıllarında dünyanın en değerli on şirketinin karşılaştırması bu alandaki değişimi net bir şekilde ortaya koyuyor:

top10_2010_vs_2021

Gücün konsantre halde belli merkezlerde toplanması kendi başına belli sorunları getirdi ki, bu bir sonraki yazımızın konusu.

Sonuç

Web 1.0’in araştırma kökenli yapısı ile temellerini kazdığı internet, Web 2.0’in ticari kaygılara dayalı kullanıcı dostu uygulamaları ile birlikte geniş kesimlere yayıldı. Yaklaşık on yıl süren bu hızlı gelişmenin sonrasında ortaya çıkan belli kaygılar, Web 3.0 hareketinin doğuşuna sebep oldu. Bunlara da bir sonraki yazımızda değineceğiz.


Not 1: Bu yazı ilk olarak 15 Ocak 2022’de BlockchainIST Center‘da yayınlandı

Not 2: Tüm yazılara Yazılar sekmesinden ulaşabilirsiniz

Genel not: Bu ve diğer yazılarımızın hiçbiri yatırım tavsiyesi değildir. Özellikle DeFi yani merkeziyetsiz finans sektörünün denetime tabi olmamasından dolayı klasik piyasalara göre çok daha riskli olabileceğini göz önünde bulundurun.