Dijital varlıklarımıza gerçekten sahip miyiz?
Dijital dünyada varlık sahibi olmak ve onu elinde tutmak zor. Kripto paralar bu anlamda bireylere yeni güçler veriyor. Bu gücü daha da artırmak isteyenler var. Gelin bu yazıda varlık ve güç sahibi olmak ne demek ona bakalım, sonraki yazılarda kim bize nasıl yardım etmeye çalışıyor onu göz atarız.
**
Blokzincir teknolojisi, bireylerin dijital dünyada gerçekleştirdiği ticari, ekonomik her tür ilişkide onlara aracılık eden kişi ve kurumları makineler ile değiştiriyor. Makineler derken bilgisayarlardan bahsediyoruz ama onlar sadece bir araç. Aslında bunu gerçekleştiren yazılımlar ve algoritmalar.
Bundan sonraki birkaç yazıda, dijital dünyada bankaların yerine geçmeye çalışan DeFi (Decentralized Finance - Dağıtık Finans) hareketine daha yakından bakacağız. Ama öncesinde dijital dünyada varlık sahibi olmak ne demek, bunu biraz daha iyi anlamakta fayda var.
Dijital dünyadaki varlıklarımızın gerçekten sahibi miyiz?
Kripto paraların en önemli özelliği yaşadığımız dijital dünya içinde kullanıcılara sahip oldukları varlıklar üzerinde tam bir bağımsızlık vermek. Ne demek tam olarak bu? Biraz açalım:
Dijital dünyada varlık tutmak her an elinden kayacakmış hissi uyandırmıyor mu? Kaynak |
Gündelik hayatta paraya sahiplik bir banknotu elimizde tutmak ile oluyor (Paranın sahte olmadığını ve arkasında barındırdığı değerin karşılığını verebilecek olan bir merkez bankası olduğunu varsayıyoruz). Dijital dünyaya geçtiğimizde ise kağıt para yerine dijital paralar kullanmaya başlıyoruz. Nasıl? Bankalar aracılığıyla:
Bankaya gidip para yatırıyoruz (ya da ne bileyim biri bize bir para gönderiyor ya da işvereniniz maaşınızı yatırıyor). Sonrasında aslında rakamlardan oluşan bu dijital parayı internet üzerinden birilerine gönderiyor ya da kredi kartı harcamalarımızı ödeyerek kullanıyoruz.
Peki, dijital paraya gerçekten sahip miyiz? Elbette. Ama bir yere kadar:
- Olur da banka ile ihtilafa düşersek? Bankalarda bir sorun olursa? Mevduatımız üzerinden sigorta var (150,000 TL’ye kadar), bu parası olanı koruyor bir nebze. Ya daha fazlasını?
- Paramızı istediğimiz yere gönderebiliyor muyuz? Belli kurallara ve kısıtlara bağlı olarak, evet. Örneğin belli saatler içinde (EFT için örneğin). Yalnızca banka hesabı olan birine (her ne kadar bankaların yeni çıkardığı teknolojiler ile yavaş yavaş değişse de). Ülke dışına sadece izin verilen coğrafyalara. Yani canımız istediği saatte canımızın istediğine göndermek yok.
Evet, bir sahiplik söz konusu ama tam bir sahiplikten bahsetmek oldukça zor.
Dijital varlığa tam sahip olmak ne demek?
Tam sahiplik ne demek? Bana ait olan varlık ile ilgili her türlü tasarrufa sahip olmak. Yani istediğim zaman, istediğim kişiye, istediğim şekilde gönderebilmek. Ya da istemiyorsam o varlığı istediğim sürece elimde tutmak ve bu varlığın ben istemedikçe kimsenin benden hiçbir koşulda alamaması.
İşte kripto paralar, yukarıda saydığımız sahiplik olayını kullanıcı lehine bir nebze ileriye götürdüler. Nasıl?
Elektronik cüzdanlar ile artık paranın sahipliği tamamen kullanıcının elinde - hiç bir kuruma ihtiyaç duymadan paranın bende olduğuna emin olabilirim ve istediğim zaman bunu kanıtlayabilirim. Zira sistemde duran parayı üzerindeki her tür hak anahtarları bende olduğu sürece bana ait.
Ya o paranın başkasına transferi? İstediğim zaman, istediğim kişiye dünyanın neresinde olursa olsun paramı gönderebilirim.
Kripto paralar kullanıcıya tam sahiplik veriyor mu?
Peki kripto paralar gelince kullanıcılar tam bağımsızlık elde ettiler mi? Bunu söyleyebilmek için henüz çok erken. Daha gidilecek çok yol var. Nerelerde sorun var?
Kripto paralar ile özgürlük tam da yukarıdaki gibi bir his yaratıyor. Her an düşecekmişsiniz gibi… Kaynak |
Birincisi herhangi kripto varlığa - bir kişinin size direkt olarak göndermesi dışında - sahip olabilmenin yolu kripto para borsaları. Ancak özellikle büyük kripto paralarının tamamı merkezi yapılar. Yani kripto para dünyasının merkeziyetsiz yapısına ve felsefesine aykırı oluşumlar.
Ne olacak peki merkezi iseler, nesi sorun bunun? Kullanıcılara ait yüklü miktarda para taşıyorlar, bu da onları dış dünyadaki kurtlar için lezzetli bir ava dönüştürüyor . Özellikle işlem yaptıktan sonra ellerinde kalan kripto paraları bu borsalarda tutanlar için risk sürekli hale geliyor. Bu dünyadaki en önemli düsturlardan biridir: Kripto paranız var ise size ait elektronik cüzdanlarda tutun, borsalarda değil.
İkincisi hep söylediğimiz gibi kripto para teknolojileri çok yeni. Konuya yakın olup inceleyenlerin bile çok anlamadığı teknik ayrıntılar ile dolu. Ne kadar teknik ve karmaşık ise, sorun çıkma ihtimali o kadar yüksek. Dışarıdan bunları anlamak çok zor. Bir de bu paralar ne kadar uzun süredir etrafta ise göreceli olarak diğerlerine göre o kadar kendini kanıtlamış sayılıyor. Dolayısıyla tarihçesi ve göreceli en basit yazılıma (aynı zamanda en az fonksiyona) sahip olması nedeniyle Bitcoin bu anlamda diğer kripto paralardan bir adım önde görünüyor.
Dijital varlıklara tam sahiplik gerçekten önemli mi?
Peki kullanıcı açısından tam bağımsızlık iyi midir? Bu aslında bir parça felsefi ve politik bir konu.
Bir tarafta özellikle liberter (Libertarian - özgürlükçü) kesim olarak bilinen ve hayatlarının her alanında tam bağımsızlık isteyen bir kesim var. Bunlar gerek devlet gerekse özel bireyler üzerinde kontrolü olan her güce karşı çıkıyorlar. Nedeni, “kontrol/düzenleme” adı altında yapılan uygulamaların bireyin özgürlüğünü ihlal ettiğini düşünmeleri. Ve bu kesimin kripto dünyasında hatırı sayılır bir ağırlığı var.
Öte yandan bireye tam bağımsızlık verilen bir dünyanın, kötü niyetli kişi ya da kurumların rahatça at koşturduğu korkutucu bir dünya olduğunu düşünenler de var. Liberterler’in bu kişilere karşı en kuvvetli argümanı kötü niyetli kişi ve kurumların zaten mevcut dünyamızda da yeterince at koşturduğu ve kontrolün aslında çok da sonuç vermediği yönünde.
Baktığınızda günümüzde en büyük dolandırıcılık hikayeleri aslında kripto para dünyasından değil gayet kontrollü olan bankacılık dünyasından çıkıyor. Bu konuda verilen en can alıcı örneklerden biri Danimarka bazlı Danske Bank’ın Estonya şubesinin 2007 ile 2015 yılları arasında tam 200 milyar ABD Doları şüpheli işlemi üzerinden geçirmiş olması. Dikkat edin, Avrupa Birliği gibi son derece regüle, düzgün işleyen bir bankacılık sisteminin olduğu bir yerden bahsediyoruz.
Konu üzerinde iki tarafın da argümanları böyle sürüp gidiyor. Tek bir gerçek ya da doğru da yok gibi görünüyor. Sonuçta bu bir güç mücadelesi şeklinde sürecek sanki. Tam bağımsızlık isteyen özellikle kripto alanındaki bireyler sınırları zorlamaya devam edecekler. Devletler ve kanuni otoriteler teknolojiyi de kullanarak yavaş yavaş kısıtlamalara gidecekler. Bu didişmenin kesin bir kazananı muhtemelen olmayacak ancak hangi tarafın daha ağır basacağını hep birlikte ilerleyen yıllarda göreceğiz.
Arkası yarın
Dijital dünyada kişilerin sahipliğini bir parça daha artırmayı hedefleyen DeFi hareketinin temel çıkış noktası işte bu. Bundan sonraki yazılarımızda bu harekete ve aktörlerine daha yakından bakacağız.