Blockchain bazlı teknolojilerin en önemli kullanım alanlarından biri, artık içinde kaybolmaya başladığımız dijital dünyada kendimize ait kimliğimizi ve bilgilerimizi tekrar bizim emrimize vermesi olabilir. Gelin biraz daha geniş açıdan konuya göz atalım:

Kimlik ihtiyacı ve arayışı

Bu dünyada kim olduğumuzu kanıtlamak için hep bir başka otoritenin onayına ve bizi uygun görmesine ihtiyaç duyduk. Bir ülkenin vatandaşı isek o ülkede yaşayabilmek için nüfus cüzdanı çıkarttık, ülke dışı dünyanın başka bir yerine seyahat etmek istediğimizde yine ülkemizin pasaportuna ihtiyaç duyduk.

Yalnızca resmi otoriteler değil özel kurumlardan da benzer onayları almak zorunda kaldık. Örneğin banka ve kredi kartı şirketlerine (Visa, Mastercard gibi) bilgi vermek ve onların onayladığı özelliklere haiz olmak şartı ile bize verdikleri kredi kartları ile alışveriş yapar olduk.

Yani kendimizi birilerine tanıtırken ya da bir ticari aktivite yaparken hep bir üçüncü partinin bizi onaylamasına ihtiyaç duyduk. Bu çok normal. Zira dünyada milyarlarca insan var, bu insanları tek tek tanımanız mümkün değil. Binlerce sahtekar ve şarlatan da var. Nasıl ve kime güveneceksiniz? Birilerinin size bu kişilere güvenmek için bir tescil sistemi getirmesi zorunlu.

Dijital dünyada kimlik

Sonrasında hayatımıza internet girdi. Dijital hayatta kişiler arası temasın yüzyüze yani fiziksel olmaması güvenliğe duyulan ihtiyacı kat be kat artırdı. Burada da kendimizi tanıtmak ve kim olduğumuzu kanıtlamak için bize kredibilite sağlayacak araçlar kullanmak daha büyük bir zorunluluk haline geldi.

Herhangi bir siteye girerken, kendimizi tanıtmak için o siteden bir kullanıcı adı ve parola almaya başladık, ki kimse bizim adımıza girip oraya işlem yapamasın. (Benzer şekilde kredi kartlarının bize sağladığı kredibiliteyi hem doğru ve gerçek bir kişi olduğumuzu kanıtlamak için hem de alışveriş yapabilmek için kullanmaya başladık)

İşler karışıyor

Ancak bir süre sonra işler karışmaya başladı. Girdiğimiz ya da işlem yaptığımız sitelerin sayıları önce bir kaç tane idi ama kısa zamanda onlarca hatta yüzlerce siteye kullanıcı adı ve parola girmeye başladık. Aynı ad ve parolayı başka sitelerde kullandık, çünkü en nihayetinde insanız, ne kadar farklı parola aklımızda tutabiliriz ki?

password-400.jpg

Bu kadar çok siteden farklı parola istenince ve biz bu hengame ile baş edemeyince, ağır abiler yardımımıza koştu. Google ve Facebook bize dediler ki: “Sen gel bana, bir kere kaydol, gerisine karışma, istediğin siteye benim araçlarımı kullanarak gir”. Oh ne rahat. Aklımızda tutmamız gereken tek şey Google ya da Facebook kullanıcı adı ve parolamız, o kadar.

Sadece parola da değildi bizden istenen. Kendimiz ile ilgili pek çok bilgiyi de vermeye başladık sitelere. Bununla da sınırlı kalsa iyi, bu siteler bizim yaptığımız her hareketi de perde arkasından izler oldular. Ticari olarak normal bir aktivite. Çünkü bizi izleyerek nelerden hoşlandığımızı anlayıp ona göre kendi içeriklerinden (okutulacak bir yazı olur, gösterilecek bir reklam ya da satılacak bir ürün olur, her ne ise) bizim en ilgimizi çekebileceği bulabilmek ve bize sunabilmek için bunu yaptılar.

Ama bunun sıkıntıları kısa süre sonra ortaya çıktı. Bir baktık, kullandığımız bir site çökertilmiş ve bize ait bilgiler çalınmış. Şifremiz ve parolamız o kadar önemli değil sonuçta onları değiştirirsiniz siteye girerek. Ama çalınan kişisel bilgilerimiz? Teknik terimi ile dijital ayak izlerimiz?

Çalınma bir yana. Bu sitelerin ‘ticari’ amaçlar ile bizim bilgimizi ‘bizim iznimizi alarak’ başkaları ile paylaşmaları? Gitgide gelişen algoritmalar, güçlenen işlemciler sayesinde, bizi bizden iyi tanıyan ve bizi manipüle etmeye başlayan web siteleri? 2016 başkanlık seçimi sırasında Facebook üzerinden Cambridge Analitica tarafından yapılan kitleleri belli politik hareketlere yönlendirmeler?

Zira, yeni algoritmik modellemeler Facebook’tan “like” ettiklerinize bakarak 10 like ile iş arkadaşınıza daha iyi biliyor sizi. 150 like ile aile bireylerinizden. Ve sıkı duru: 300 like’ınızda ise eşinizden bile daha iyi tanıyor büyük veri madencileri sizi.

Yaman çelişkiler

İşte bütün bu yukarıda yazdıklarımız bizim için çok önemli ama birbiri ile çelişkili iki soruyu bir araya getiriyor:

  • Dijital dünyada kendime ait bilgilerin çalınmasını ya da bana karşı kullanılmasını nasıl önleyeceğim?
  • Bir yandan da kendim olduğumu kanıtlayarak dijital dünyada nasıl rahatça hareket edeceğim, onun nimetlerinden nasıl faydalanacağım?

Bu iki soru birbiri ile çelişkili çünkü dijital dünyada işlem yapabilmek için kendimi diğerlerine kanıtlamak zorundayım. Aksi takdirde başkası benim adıma işlem yapabilir. Ama öte yandan kendimi kanıtlamak için verdiğim bilgiler benim aleyhime kullanılabilir.

Kısıtlı bilgi vereyim o zaman? Peki. Ama kime vereceğim bu kısıtlı bilgiyi? Merkezi bir otoriteye mi? Facebook’a mı örneğin? Neler karıştırdığını gördük yukarıda. Nasıl güveneceğim merkezi bir otoritenin yarın öbür gün bu bilgileri benim aleyhime kullanmayacağına, bu bilgileri satmayacağına, beni manipüle etmeye kalkışmayacağına?

Kritik sorular ve Blockchain

İşte burada Blockchain için önemli bir kullanma alanı yaratabilecek kritik soru önümüze çıkıyor:

Merkezi bir otorite tarafından onaylanmadan, bilgilerimi kimse ile paylaşmadan ya da takip edilmeden, kısaca ben olduğum anlaşılmadan dijital dünyada kredibilite sahibi biri olarak işlem yapmam mümkün mü? Kendi kendime hiçbir dış otoriteye bağlı olmadan tamamen kendi kontrolümde bir dijital kredibilite yaratabilir miyim?

Finans dünyasında dijital kimlik ve kredibilitenin önemi

Önceki yazımızda bahsettiğimiz Decentralized Finance (DeFi) hareketi ile hararetlenen Dijital Kimlik konusu önümüzdeki günlerin en önemli tartışma alanlarından biri olacak belli ki. Neden?

DeFi platformlarının önde gelenlerinden MakerDAO, dijital dünyada merkezi bir otoriteye bağlı olmaksızın size kredi sağlıyor. Ancak kredi alan kişinin dijital kredibilitesinin olmaması nedeniyle kredi skorlaması yapılamıyor. Kredi skorlaması olmamasının en büyük handikapı, riskleri kişi bazında ayrıştıramamanız, herkesi aynı kategoride yani yüksek risk olarak algılamanız. Bu nedenle, MakerDAO platformundan alacağınız herhangi bir krediyi %150 oranında teminatlandırmak zorundasınız. Eğer dijital bir kimlik yaratabilseniz (bilgilerinizi kimse ile paylaşmadan ama doğru olduklarını bir şekilde teyid ettirerek) o zaman, daha düşük bir risk grubundan daha az teminat ile borçlanma yapabilme imkanına kavuşabilirsiniz.

Arkası yarın

Dijital dünyada kimliğimiz ve bunun özellikle finans dünyasına yansımalarına ise önümüzdeki yazılarda bakalım artık.

Not: Facebook kurucusu Mark Zuckerberg de bu konuda yaptığı yorumda, Blockchain teknolojilerinin Kullanıcı girişi/Kimliği ve Kullanıcı bilgisinin depolanması konusunda kullanım alanı olduğundan bahsetmiş. Örnek olarak da Facebook Connect‘in yerini bir gün Blockchain bazlı bir çözümün (eminin Facebook’un kendi Blockchain’i olacak bu) alabileceğini belirtmiş.

Zuckerberg'in Blockchain Düşünceleri


 

Not: Yazdığımız 50+ yazının bir bütünlük içinde nelerden oluştuğuna bakmak isterseniz Hakkımızda sayfasına göz atabilirsiniz.