Blockchain benzeri sistemlerin can suyu olan kripto paraların gelişmesi için öncelikle geniş kitleler tarafından kullanımlarının artması gerekiyor. Bu konuda geçmiş yazılarda bireysel ve kurumsal anlamda getirilmek istenen kimi girişimlerden (Lightning Network, Liquid, Bakkt, Fidelity Digital) bahsetmiştik. Şimdi de gelin kripto para borsaların bu alanda neler yapabileceğine bakalım.

Önce birkaç korku hikayesi:

Mt Gox: Bir zamanlar Bitcoin alışverişi yapmak için neredeyse tek adres Mt Gox idi. Japonya’da bir ABD’li tarafından kurulan bu borsa zamanında Bitcoin işlem hacminin neredeyse %70’ini gerçekleştiren bir büyüklüğe ulaştı. Sonra ne oldu? 2014 yılının Şubat ayında şirket hesaplarına girildi ve müşterilere ait 740,000 BTC (Bitcoin) çalındı. O zamanlar 460 milyon ABD Dolarına denk geliyordu bu rakam, şimdi ise yaklaşık 5 milyar ABD Doları!.

Quadriga CX: 2019 yılının başlarında Kanada’nın en büyük kripto para borsası Quadriga CX’in sahibi 30 yaşındaki Gerald Cotten Hindistan’da ani bir şekilde hayatını kaybetti. Vah, vah yazık oldu adama. Ufak bir ayrıntı: Şirket, hesaplarında bulunan müşterilere ait 190 milyon ABD Doları kripto paraya sadece Cotten’ın ulaşma yetkisine sahip olduğunu söyleyip bir nevi yatırımcılara “paranızın üzerine bir bardak soğuk su için” mesajı verdi. Ha bu arada, cesedin ölüm raporunun Hindistan’ın sahte raporları ile ünlü bir bölgeden alındığı, cenaze töreninin Hristiyan geleneklerinin aksine kapalı bir tabut içinde yapıldığı ve ölüm haberinin ancak tören bittikten sonra kamuoyuna açıklandığı, mevtanın ölmeden iki hafta önce vasiyetini değiştirerek bütün mal varlığını eşine bıraktığı gibi tatlı detayları da ekleyelim (ayrıntılar için şu yazıya bakabilirsiniz - oldukça eğlenceli)

Neden oluyor bütün bunlar?

Aslında kripto paraların doğası gereği bu tip olayların yaşanması normal. Neden? Açıklayalım:

Blockchain bazlı sistemler kişiye kendi mülkiyetlerine sahip çıkma konusunda %100 kontrol veriyor. Sizin olan bir varlığın üzerinde başka bir kişinin hak iddia etmesi mümkün değil.

Ancak bu hak ile birlikte büyük bir sorumluluk da geliyor üzerinize: Zira bu hamiline bir hak. Eğer bu paraya sahip olduğunuzu kanıtlayacağınız özel anahtarlar sizde ise onu kimse sizden alamaz. Ama özel anahtarlar başkasında ise o zaman her tür risk sizi bekliyor. Para verip satın almış bile olsanız, size ait olan bir parayı kripto para borsasında tutmak, esas olarak o paranın anahtarlarını borsaya emanet etmek demek.

Bitcoin’in bana ait olduğunu nasıl kanıtlarım?

Burada ayrı bir paragraf açıp, daha temel bir soru soralım kendimize: Bendeki bir Bitcoin’in bana ait olduğunu nasıl kanıtlarım? Ya da bana ait olan (birinin gönderdiği) bir Bitcoin’in gerçek olduğunu (sahte olmadığını) nereden bilebilirim?

safe.jpg
Kripto paranızı bu şekilde saklayamazsınız (Image by mohamed Hassan from Pixabay)

Bakın o işin en kolay tarafı. Zira hep söylüyoruz: Blockchain sistemi özünde kayıtları binlerce makinede tutulan açık bir defter. Dolayısıyla, siz çok rahat bu defterlerden birini yükleyebilir (biraz büyük yalnız - 200 GB üzerinde bir alanı kullanmanız gerek - ya da o kadar uğraşmak istemiyorsanız bu defterler online sitelerde de var - örneğin Blockchain Explorer) sonra kayıtlara tek tek bakabilirsiniz: Bana bu parayı gönderen kişiye parayı kim göndermiş? Ona kim göndermiş. Böyle böyle o paranın yaratıldığı tarihten bugüne kadar nasıl bir rota izlemiş olduğunu takip edebilirsiniz. Dünyadaki binlerce makinede tıpatıp aynı defter tutulduğu için çok rahat bir şekilde paranın size ait gerçek bir para olduğunu anlar ve isteyene kanıtlarsınız.

Altın ve fiat parada bu sorun yok mu?

Aslında alternatif yatırım araçları için de sahipliği kanıtlamak o kadar kolay değil. Altını ele alalım. Sahip olduğunuz altını fiziki olarak elinize alabilirsiniz. Çok güzel. Ama gerçek olup olmadığını anlamak için bir kuyumcuya götürmeniz, gerçek saf olduğunu kanıtlamanız gerek. Zahmetli bir süreç. Kaydi olduğunda ise size altını satan kurumun gerçekten bu altına sahip olduğuna güvenmeniz gerekiyor. Gidip kurumda kontrol edemezsiniz - kurumu denetleyen iç ve dış denetçilerin işlerini layıkıyla yaptığına güvenmek zorundasınız. Kurumlarda sorun olmuyor mu? 2008 yılında Etiyopya Merkez Bankası’na ait altınların sahte olduğu aslında içlerinin çelik dolu külçeler olduğu iddiası piyasalarda oldukça konuşuldu.

Kağıt paralar için de benzer durum söz konusu. Fiziki olarak elinize aldığınız bir paranın gerçek olup olmadığını anlamak kolay değil. Her zaman bir risk var. Kaydi olarak bankada duran paranız için de altında olduğu gibi parayı tutan kuruma güvenmek zorundasınız. Ayrıca, banknotu basan devletin para politikalarına da güvenmek zorundasınız bir yandan. Ani ve beklenmedik para artışlarının (2008 yılında ABD’de olduğu gibi) enflasyon olarak geri dönerek paranızı reel anlamda eritme riski var.

Kripto borsalara geri dönsek?

Ana konumuza geri dönersek, kripto paraları borsada tutmanın riski yüksek değil mi? Evet, yüksek. Normalde bir kripto borsasından kripto para aldığınızda borsa parayı sizin adınıza bir elektronik cüzdanda tutar. Ancak burada borsaya güvenmek zorundasınız. Eğer güven konusunda sıkıntınız varsa (ki kimse bu konuda sizi suçlayamaz, kimseye güvenmek zorunda değilsiniz) en doğru yol, kripto paranızı satın aldığınız borsada tutmak yerine cep telefonu ya da bilgisayarınıza kuracağınız bir elektronik cüzdana transfer etmek. Zira kripto para konusunda en sık kullanılan deyişlerden biridir: “Senin anahtarın senin paran”.

Peki bu pratik mi? Bu sorunun yanıtı, eğer yatırım amaçlı çok alım satım yapmıyorsanız bir dereceye kadar evet. Ancak alım satım yapayım diyorsanız bu, çok da pratik bir yol değil. Parayı kendi cüzdanına geçir, sonra işlem yapmak istediğinde tekrar cüzdandan borsaya gönder. Hem uğraştırıcı hem zaman alıcı bir iş. Nitekim dünyadaki Bitcoin’in %17’si hala borsalarda müşteri emaneti olarak duruyor.

kripto-para-emanet-hesaplar.png
Bitcoin’in tutulduğu yerler - (Kaynak Coinshares Research)

Arkası yarın

Peki burada bütün sorumluluk biz bireylerde mi?

İşte burada en kritik nokta ortaya çıkıyor: Borsaların, kripto paraya sahip olmanın bu kadar kaygan ve keskin olduğu bir dünyada yatırımcıların parasını emanetinde tutarken alınabilecek en katı tedbirleri alması ve yatırımcının içini rahat ettirmesi gerekiyor.

Borsaların bu konuda bireyleri rahatlatacak aksiyonları yok mu? Var tabii. Yeterli mi? O soru işareti işte. Bir sonraki yazımızda bu sorulara cevap arayalım artık.

 

Not: Yazdığımız 50+ yazının bir bütünlük içinde nelerden oluştuğuna bakmak isterseniz Hakkımızda sayfasına göz atabilirsiniz.